Anasayfa
<bgsound src="http://www.literotica.com/audio/2010/sound_2010_09/anonymous_ohyou.mp3" loop="true">

Ben bir Kaltağım... (Şebnem'in Seks Hikayeleri)


           O gün mini kot eteğimi giydim, üzerine triko bluzumu. Bu eteğimi çok sevdiğini biliyordum. Ne zaman beni bu eteğimle görse heyecanlanıyordu. Oturduğum zaman önümde oluşan küçük üçgenden külotumu görmeye çalıştığını fark ediyordum. Onun beni bu kadar beğenmesi çok hoşuma gidiyordu.

            Boyum 1,65. 51 kiloyum. Göğüslerim vücuduma oranla çok az büyük. Bacaklarım düzgündür. Kalçam ise biraz küçük… Adım, Şebnem.

            Erkek arkadaşım Can, ben, Can'ın en yakın arkadaşı Efe ve Efe'nin kız arkadaşı o gün Silivri'ye Can'ın ailesinin evine gitmiştik. Bütün gün denize girdik, güneşlendik. Can ile yaklaşık altı aydır beraberiz. Efe ise Can'ın çocukluk arkadaşı... Kız arkadaşı Efe'nin dönemlik sevgililerinden biri. Tanıdığımdan beri hiç uzun bir ilişkisine şahit olmadım Efe'nin. Onunla Can'la çıkmaya başladığımızda tanıştım. İlk başlarda bugün düşündüğüm gibi düşünmesem de son bir aydır Efe'ye dayanılmaz bir arzu duyuyorum. Onun da bana ilgisinin farkındayım. Bazen bana bakarken yakalıyorum. Sevgilimin en yakın arkadaşını arzuluyorum.

            Denizden çıkıp eve geldik. Efe'ler kendi odalarına biz de kendi odamıza geçtik yemeğe hazırlanmak için. Odaya girdiğimizde Can arkadan sarıldı bana. Bütün gün her fırsatta yemişti beni. Denizin içinde ellerini üzerimden hiç çekmedi. Can çok yakışıklı biri. Ailesi varlıklı. Pek iç içe bir aile değiller. Can sürekli ailesine ait farklı yerlerde bulunan mülklerde arkadaşlarını toparlar.

            Bir elini kumsalda giydiğim uzun tuniğin üzerinden göğsümü avuçlarken diğer eli ile kasıkları kavradı. Yanında çok küçük kalıyordum. Boynumu öperken ve vücudumu okşarken çok tahrik oluyordum. Ellerinden kurtuldum Can'ın. Yüzüne bakarak geri geri giderken yüzümde çapkın bir gülümseme vardı.

           Tuniği çıkarttım. Bikinimin üzerini çıkarttım. Can artık kontrolden çıkmak üzereydi. Göğüslerim serin deniz tuzunun etkisi ile dimdikti ve uçları şişmişti. İşaret parmağımla Can'a gelmesini işaret ettim. Komutumu bekliyordu ve işaretimle beni kavradı. Dudaklarımız kenetlendi. Kasıklarından sürekli sertleşerek irileşen siki göbeğime değiyordu.

           Geri geri giderek yata oturdum. Kasıklarıyla göz göze idim. Şortunun iplerini çözerek düşmesini sağladım. Sayısını hatırlamadığım sefer emdiğim bu siki tekrar karşımda gördüğümde iştahımdan bir şey kaybetmemiştim. Taşakları denizin etkisi ile büzüşmüştü. Sikini dibinden kavradım elimle. Can'ın gözlerine bakarak azıma aldım sikini. Başını dilimle okşayarak seviyordum. Alabildiğim kadar dibine aldım sikini ağzıma.

           Can eliyle başımı tutup ağzımı sikmeye başladı. Ara sıra çıkartıp tümünü yalıyorum ve tekrar sikini ağzıma sokuyordum. Can çok sertti. Ben sikini emerken eğilip bikinimin altının iplerini çözdü. Olduğum yerde yatağa yattım. Can bir bacağımı omzuna kaldırıp amımı iyice açtı. Sikini amımın dudaklarının arasına yerleştirdi ve ilerlemeye başladı. İçime alırken adeta genişliyordum ama sırılsıklam olmuştum ve zorlanmadan ilerliyordu Can. Soluğum kesiliyordu. Dibine kadar girdi Can içime... Ve hızlanarak becermeye başladı beni.

           "Seni becermeyi çok seviyorum" dedi.

           Solumakla inlemek arasında,

           "Ben de beni becermeni seviyorum..." dedim.

           Hızlanarak beceriyordu Can beni. Artık iyice gevşemişti kaslarım. Öbür bacağımı beline dolayıp kendime çektim Can'ı. Kılsız ve sert kalçasına uzanıp sanki daha fazla girebilecekmiş gibi kendime çektim. Can temposunu değiştirmeden beceriyordu beni ve siki adeta içimde büyüyordu.

           Artık soluklarım ve inlemelerim karışmıştı birbirine. Gelmek üzereydim. Can bunu anlamıştı. Soluklarım hızlanmıştı ve Can sikini dibine kadar amıma gömdü ve içimde dans etmeye başladı. Daha fazla dayanamadım ve sarsılarak ve bağırıp sesimin duyulmaması için elime geçirdiğim yastığı yüzüme kapatarak boşaldım.

            Can durdu. Çıktı içimden. Ters dönmemi sağladı. Zamanımız kısıtlı olduğunda ve boşalmak istediğinde yapardı bunu. Aslında bunu ona ben göstermiştim ilk ve bunu çok seviyordu. Yatağa yüzükoyun uzandım. Kıçımı çok az kaldırdım. Amıma yerleşti tekrar ve yüklenmesi ile tüm bedenim yatağa yapıştı. Can içime girdikçe kasıkları kalçama çarpıyor, çıkan ses beni müthiş tahrik ediyordu.

            Az önce boşalmanın etkisi ile amımın içi sırılsıklamdı ve Can hızla beceriyordu beni. Bu pozisyonda daralıyordu amım ve Can'ın sikinin adeta her damarını hissediyordum. Can beni yatağın yaylarında sektiriyordu. Birden dibine kadar girip amıma durdu ve boşalmak için çıktı içimden. Kalçama, sırtıma boşaldı. Sanki işiyor gibiydi. Sırtım sırılsıklam oldu. Can yığıldı yanıma.

            Zar zor doğrulup dudaklarını öpüp banyoya geçtim. Duşumu alıp hazırlanmaya başladığımda Can duşa girmişti. Mini kot eteğimi giydim, üzerine triko bluzumu. Efe'nin bu eteğimi çok sevdiğini biliyordum. Az önce beni beceren sevgilimin arkadaşının da beni becermesini istiyordum ama bunu nasıl yapacağımı bilmiyordum.

            Evin antresinde Efe ve Gül bizi bekliyordu. Gül çok zeki olmayan ama çok seksi bir kızdı. Efe'nin seks ihtiyacını karşıladığına emindim. Arabaya doğru yürürken Can

           "Dostum sen kullan, benim kasıklar fena yorgun" dedi gülerek.

           Efe gülümseyerek ama sanki biraz da kıskanarak önce Can'a bakıp anahtarları aldı sonra bana baktı. İçim eriyordu bana baktığında. Efe şoför koltuğuna, Gül onun yanına yerleştiğinde biz çoktan arka koltukta oturuyorduk. Yemeğimizi yakındaki kendin pişir kendine ye restoranda yedik. Can ve Efe rakı içerlerken biz Gül ile kırmızı şarap içtik.

           Hepimiz çakır keyif olmuştuk hatta erkekler biraz daha fazlası olmuşlardı. Efe bütün gece her fırsatta kot eteğimin izin verdiği boşluklara bakıyordu. Triko bluzumun göğüslerimle bütünleşmesinden etkilendiğini görebiliyordum.

           Can Efe'nin kulağına bir şeyler söyledi arabaya giderken. Efe yine şoför koltuğuna yerleşti ve geri kalan herkes yine yerlerini aldı. Arabaya bindiğimizde Efe Gül'ün dudaklarını yiyerek öptü. Dilini kızın gırtlağına kadar sokmuştu adeta. Can

           "Hadi oğlum eve kadar sabret" diyerek takıldı Efe'ye ve kucağıma yattı. Yüzünü kasıklarıma doğru çevirip uyuklamaya başladı. Gül az önce ki öpüşmenin etkisi ile çok tahrik olmuştu. Dili Efe'nin kulağında geziniyordu. Ben arada onlara bakıyor daha çok yola dikkat ediyordum. Bir fermuar sesi ile irkildim. Gül Efe'nin sikini emiyordu. Can da Gül'ün çıkarttığı seslere irkildi ve

           "Oğlum bu ne lan?" diyerek gülmeye başladı. "Haydi Gül süpersin..." diyerek kızı cesaretlendiriyordu. Araba her halde 20 km hızla ilerliyordu tenha yolda. Can bana döndü,

           "Görüyorsun milleti biz ne duruyoruz?" dedi.

            O an dikiz aynasında Efe ile göz göze geldik. İçimde ki kaltak uyanmıştı. Elimi eteğimin içine sokup külotumu tek hamlede çıkarttım. Can'ın gözü döndü

           "Amına koyyim süper oğlum..." diyerek eteğimi sıyırdı.

           Çıplak kalçam arabanın deri koltuğuna yapıştı adeta. Sağ bacağımı kaldırıp önümde diz çöken Can'ın omzuna yerleştirdim. Can dilini harika kullanıyor, alkolün de etkisi ile coşarak adeta yiyordu amımı. Efe dikiz aynasını eliyle düzeltip beni tam karşısına getirdi. Gül'ün ağzını sikerken beni siktiğini düşündüğüne emindim.

           Can'ın dili beni sırılsıklam yaptı. Artık becerilmem gerekiyordu ve eve daha mesafe vardı. Can birden doğrulup,

           "Em beni Şebnem..." dedi ve uzandı koltuğa. Onu emmek istiyordum ama benim de amımın ilgiye ihtiyacı vardı. Uzanan Can'ın üzerinde ters dönerek 69 pozisyonu aldım. Can,

           "Amına koyyim oğlum, bu karı müthiş..." dedi benim için gülerek.

           Gül doğrulup bize baktı, sonra kaldığı yerden devam etmek için Efe'nin sikine yumuldu. Can'ın siki yine çok iri ve çok sertti. Can amımı yerken ben onun sikini yiyordum. Araba artık bir seks mabedine dönmüştü. Yaklaşık 5 dakika birbirimizi yedikten sonra ben doğruldum.

           Can amımı yemeye devam ediyordu ve Efe aynadan çıldırmış gibi bana bakıyordu. Gül çoktan işini bitirmiş bir peçeteye ağzındakileri çıkartıyordu. Efe o an arabayı kenara çekip beni hırsla sikecek gibi bakıyordu ve bana bu şekilde bakması beni müthiş tahrik ediyordu. Efe bu duruma daha fazla tahammül edemedi ve hızlanarak evin bahçesine girdi. Araba durunca

           "Can geldik hadi" dedim. Can

           "Sakın inme..." dedi.

           Altımdan kayarak çıktı. Arabadan indi ve kalçamın dönük olduğu kapıyı açarak beni domalttı ve orada sikini amıma soktu. Çıldırmış gibi sikiyordu beni ve müthiş ıslanmıştım. Çığlık atmamak için zor tutuyordum kendimi. Elini saçıma doladı Can ve kulağıma eğilip

           "Seni sikemeye doyamıyorum kaltak" dedi.

           Bana kaltak denmesi beni çok tahrik ediyor.

           "Becer beni, becer... Küçük bir kaltak kızmışım gibi becer..." diye inledim.

           Can darbeleriyle beni içeri sürüklerken o da arabanın içindeydi artık. Ben diğer kapının camına yapıştım. Can hızla sikiyordu beni. Cama dayalı yüzüm artık sıkışmaya başlamıştı. Camı açma koluna ulaştım ve kendimi rahatlatmak için camı indirdim biraz ama artık Can'ın siki sanki içimi kaplamıştı. Camı indirdiğimde Efe ile göz göze geldik. Gül ortalarda yoktu.

           Can çılgın gibi sikerken beni, Efe yüzünde hiç görmediğim bir ifade ile bakıyordu bana. Sanki durdurmak istiyordu bunu ama elinden bir şey gelmiyordu. Beni bu kadar arzulaması, kıskanması daha çok tahrik olmamı sağladı ve bu sefer kendimi tutmayarak ve çığlık atarak boşaldım. Can birden durdu ve içimden çıkıp kalçama boşaldı. Yine adeta işiyordu. Can'ın taşakları sanki döl torbası gibiydi.

            Arabadan inerken bacaklarım uyuşmuştu. Can son 4 saat içinde beni iki kez çok sağlam becermişti. Daha önemlisi artık Efe'nin beni istediğinden emindim. Kendimi ona becertecektim. Buna kararlıydım. Ama nasıl...

            Arabadan indiğimde Efe'nin o çok beğenerek baktığı eteğim belimde toplanmıştı ve kalçam ile amım açıktaydı. Uyuşan bacaklarımın ve genişleyen amımın etkisi ile zar sor toplayıp kendimi eteğimi düzeltirken Efe gözlerini benden alamıyordu. Can ise arabada yığılmıştı. Efe ile göz göze bakıştık bir süre.

           Arabaya dönüp Can'a yardım ettim. Efe arabayı kilitleyip girdi içeri. Biz Can'la beraber sarılmış olarak içeri girdik. Efe salonda bir koltuğa oturmuştu. Gül ise çoktan odaya çıkmıştı. Can

           "Oğlum kasıklarım ağrıyor. Taşaklarımı kuruttu bu hatun" dedi ve öğdü beni. Efe sinirli bir gülümseme ile

           "Şanslı adamsın oğlum. Dikkat et kaçırma elinden" dedi. Gülüştük. Oysa gerçekten gülen sadece Can'dı.

           Odaya çıktık. Can yatağa yığıldığı gibi uyumaya başladı. Zar zor pantolonunu çıkarttım. boxer ve t-shirtü ile uykuya daldı. Ben eteğimi bileklerime düşürüp bir tekme ile savurdum. Külotumun nerede olduğunu hatırlamıyordum. Üzerimde ki trikoyu da çıkarttım. Sadece sütyenimle kaldım.

           O sırada birinin bana baktığını hissedip kapıya döndüğümde Efe ile göz göze geldik. Gözlerini dikmiş bana bakıyordu. Gözlerinde kızgınlık yoktu artık. Sadece şehvet vardı. Yavaşça kapıya yürürken amım ve kalçalarım meydandaydı. Kapıya doğru yürürken elimi sütyenimin kopçasına atıp açtım.

           Gözlerimi Efe'nin gözlerinden ayırmıyordum. Sütyenimi savurdum. Efe artık çıldırmak üzereydi. Nereme bakacağını şaşırmıştı. Gözlerine bakarak kapıyı kapattım. Onu dışarıda bıraktım. Heyecandan kalbim fırlayacaktı. Bunu nasıl yaptığımı bilmiyordum ama Efe'nin kapının önünde kudurduğunu biliyordum. Kapıya dayanıp Can'a baktım. Horluyordu.

           Banyoya girip temizlendim. Üzerime geçirdiğim bir gecelik ile mutfağa indim. Dolaptan atıştıracak bir şeyler çıkartıp masaya koydum. Çatal aldım çekmeceden ama elimden düştü. Çatalı almak için eğildim.

           Doğrulduğumda Efe karşımdaydı. Gözlerime bakıyordu. Elini birden ağzıma kapadı. Arkamı çevirip beni masaya domalttı. Külotumu yırtarak çıkarttı. Ne olduğunu anlamadan sikini amıma sürtmeye başladı. Heyecandan kalbim yerinden çıkacaktı. Sırılsıklam olmuştum. Can'ın ya da Gül'ün gelmesinden korkuyordum ama Efe'nin beni becermesi içinde yanıp tutuşuyordum.

           Islandığımı görünce daha da hırslandı Efe ve sikini amımın içine doğru itmeye başladı. Genişleterek içime giriyordu Efe. İçime ateş düşüyordu adeta. Göğüslerim masada eziliyordu. Geceliğimi belime toplamıştı Efe. Elini ağzımdan çekti. Bağırmadığımı görünce daha da rahatladı ve hızla becermeye devam etti beni.

            Geceliğimin yakasından tutup yırttı geceliğimi. Artık sırtım önündeydi Efe'nin. Hızla sikiyordu beni Efe. Çıldırıyordum. Efe'nin beni bu şekilde becermesini hayal etmemiştim ama şu an zevkten ve heyecandan geberiyordum.

           Efe durdu. Doğrultup kucağına aldı beni. Geceliğim hala üzerimdeydi. Beni koltuğa yatırıp geceliği aldı üzerimde. Siki o kadar iri ve sertti ki, o an o evde yalnız olmamızı çok istiyordum ama bir an önce bitirmeliydik bu çılgınlığı. Efe üzerime çıkıp zaten kasları zevkten gevşemiş olan amıma sikini soktu ve kaldığı yerden becermeye devam etti beni. Dudaklarımı iştahla öpüyordu. Bacaklarımı beline dolayıp sıkıyordum.

           Heyecandan titreyerek boşalmaya başladığımda bağırmamak için elimi ısırdım. Efe beni çok güzel beceriyordu ve altında haykıramamak beynimi uyuşturuyordu. Efe hızlanmaya başladı. Bugün 3. kez çok güzel bir şekilde beceriliyordum ve artık beynim zevkin türlü hallerini algılamaya ve uyuşmaya başlamıştı.

            Birden çıktı Efe içimden ve göğüslerimin arasına yerleştirdi sikini... Ellerimle göğüslerimi yanlardan iterek sikini sıktım göğüslerimle... Her yaklaştığında da dilimle başına darbe vuruyordum. Efe daha fazla tutamadığı spermlerimi göğüslerime ve yüzüme fışkırttı. Artık taşakları, siki yığılmıştı adeta vücuduma. Eğilip sikinin ucunu emdim. Kalan spermleri temizledim. Eğilip dudaklarımı öptü.

           "Bu bugünkü cezan. Daha bir sürü birikmiş cezan var.." dedi.

           Kalkıp yalpalayarak yürüyerek uzaklaştı. Doğrulup az önce yaşadıklarımın heyecanı ve daha sonra ki cezalarımın bedeli için gülümsedim. Yırtılan geceliğimi bir poşete koyup odamıza gittim. Can hala yığıldığı gibi yatıyordu. Elimde ki poşeti çantama tıkıp duşa gittim. Üçüncü kez vücudumda ki spermleri temizlerken gülümsemeyi engelleyemiyordum yüzümdeki.

            *****

            Ne zaman minibüse binsem Şener Şen'in "Çiçek Abbas" filminde minibüsüne attığı kadını okşayışı gelir aklıma. Önce kazağını sıyırır ve haşin bir biçimde göğüslerini sıkar kadının. Sonra eteğini sıyırır.

           Çok uzun zaman olmuş minibüse binmeyeli. Bugün işten izinliyim. Anneme gideceğim. Alış veriş yapacağız. Uzun zaman oldu Anadolu yakasına geçmeyeli. Saat 11.00 civarı olduğundan minibüste bir tek ben varım. Öndeki tekli koltukta başka yolcuların gelmesini yada minibüsün saatinin gelmesini bekliyorum. Üzerimde kazak var. Sıcak olduğu için montumu katlayıp yanıma sıkıştırdım. Altımda kadife, dizlerimde biten eteğim ve kalın külotlu çoraplarımla kışlık haldeyim.

           Liseye giderken her gün bu minibüslere binerdim. Şimdi ise köprü trafiğini çekmemek için arabamı karşıda bırakıp vapurla geçtim Kadıköy'e. Şoför kapısı açıldı.

           "Ne zaman kalkıyor?" diye sordum şoföre. Yüzünde muzip bir gülümseme belirdi.

           "Birazdan kalkar hanımefendi" dedi.

           "Nereye gidecektiniz?".

           "Kartal..." dedim.

           Adamın yüzündeki gülümseme, beni süzüşü yine o filmi hatırlattı bana. Göğüs uçlarımın sertleştiğini hissediyordum. Kasıklarımda bir karıncalanma olmuştu. Tekrar kapattı kapıyı şoför. Yalnız kaldım yine aracın içinde. Aklımda sıkmanın etkisi ile yumrulan göğüs görüntüsü vardı. Yalnız olmanın cesareti ile kazağımın üzerinden sağ göğsümü sıktım. Bir başkasının dokunması gibi olmasa da gözümün önünden gitmeyen görüntü, şoförün cinsel mesajlı sırıtışı ve cümleleri beni tahrik etmişti zaten.

           Yolcuların bindiği kapıdan biri bindi. Dönüp baktığımda şoförün bindiğini gördüm. Kendi koltuğu ile benim koltuğumun arasında bulunan yere oturup eline karışık duran paraları dizmeye başladı. Arada bana baktığını hissediyordum. Kazağın yuvarlaklaştırdığı göğüslerim dışında çok seksi görünen yerim olmasa da bu adamın çok arzulayacağı bir kadın olduğumu biliyordum.

           "Çok bekler miyim daha?" dedim konuşmak için.

           "Taksi olmayı isterdim şu an" dedi yine yüzünde ki o gülümseme ile. "Gerçi Kartal'a yolcu almayı düşünmüyorum" dedi.

           Kasıklarımdaki karıncalanma artmıştı. Yerimde kıpırdandım.

           "Rahat mısın orada" dedi.

           Bana "sen" diye hitap etmesi iyiden iyiye heyecanlandırmıştı beni. Ne düşündüğümü anladığını düşündürüyordu bu durum. O ana kadar dikkatli incelemediğim bu adamı süzdüm "evet, rahatım" derken. Altında lacivert kadife pantolon, etekleri pantolonun üzerinde bir gömlek ve gömleğin üzerinde bir yelek vardı. Siyah saçlı, otuzlarının ortasında idi. Göbeği belirgin ancak vücudu iri bir adamdı.

           "Kaçalım mı ne dersin?" dedi doğrularak.

           Sanki baş başa gitmemizi ima eder gibiydi. Heyecandan kekeleyerek

           "Kaçalım" dedim. Yüzünde yine o gülümseme vardı.

           "Hamdii..." diye bağırdı değnekçiye, "Yolcunun acelesi var, kalkıyorum ben" dedi.

           İkinci cümlesini kurarken yine gülümsüyordu ancak bu sefer dik dik bakıyordu bana. Hareket ettikten kısa bir süre sonra eline aldığı kumandayla teybi çalıştırıp kanalları gezmeye başladı.

           "Ne dinlemek istersin" dedi. "Ben",

           "Farketmez" dedim ama artık dudaklarım da karıncalanıyordu. Amım sırılsıklam olmuştu. Bu minibüs şoförü bana kur yapıyordu ben de buna karşılık veriyordum. Biraz gittikten sonra

           "alayım mı bunları" diye sordu.

           "Bana mı soruyorsun" dedim.

           "Evet sana soruyorum. Alma dersen almam. Basar götürürüm seni" dedi.

           "Beni ne kadar çabuk götürürsen o kadar iyi olur" dedim.

           Artık kendimi kontrol etmiyordum. Adamın flörtüne karşılık veriyordum. Yolcu grubuna yaklaşıp, durdu. Kapıyı açıp

           "ne tarafa" diye sordu.

           Gidecekleri yerleri söyledi yolcular. Hiç biri Kartal'a gitmiyordu. Aldı hepsini. Bense sanki şoförün sevgilisi gibi dönüp baktım binenlere. Bir kasisten geçerken hopladım oturduğum yerde. Göğüslerime baktığını fark ettim şoförün...

           "Yavaş yahu. Sarsıldım" dedim.

           "İyidir sarsılmak bazen" dedi.

           E5'de hızla ilerlerken az sayıda yolcudan biri daha Bostancı civarında indiğinde en arka koltukta sarmaş dolaş oturan liseli çift dışında kimse kalmamıştı. Dikiz aynasından bunları süzüp,

           "Helal size..." dedi gülerek.

           Dönüp baktığımda oğlan kızı öpüyordu usulca.

           "İlginç" dedim. "Gazetelerde bu durumlarda yolcularına dalan şoförleri yazıyor" dedim.

           "Yok be canım..." dedi. "Var bazı yobazlar ama biz de genç olduk, biliriz bunları..." dedi. "Hem düşünsene, senin gibi bir manitam olacak, minibüs otobüs tanımam billa" dedi. Yüzümde engel olamadığım bir gülümseme vardı. Bundan cesaretle "Sen de karşı çıkacak gibi bakmıyorsun zaten" dedi.

           Artık amımın dudakları kalp gibi atıyordu.

           "Hadi hadi yola ver dikkatini" dedim.

           "Ne mümkün, ne mümkün" diye haykırdı.

           Neredeyse oracıkta kenara çektirip domalacaktım önünde. O kadar tahrik olmuş, o kadar ıslanmıştım ki, kendime dokunmak istiyordum. Arkadaki gençler inmek istediler. Hızla yanaşıp durdu ve indirdi bunları. Onlar inerken bana bakıyor, gülümsüyor ve sol eli ile sikini düzeltiyordu. Kasıklarına baktığımı fark etti.

           "Kaldık yine baş başa. Hadi götürelim seni" dedi.

           "Götür bakalım" dedim gülerek.

           Cesaretim olsa çek bir tepeye götür beni diyecektim ama hiç tanımadığım bir adamla idim. Üstelik bir şoförle. Trafik hafif sıkıştı.

           "Kestirmeden gitsem olur mu?" dedi.

           "Olur" dedim.

           "Adın ne senin?" dedi.

           "Şebnem" dedim.

           "Ben de Bilal" dedi.

           Gülümsedim sadece. Bazen dar, ille de yokuş yollardan çıkarak bir yerlere gidiyordu. Sarsıntıya karşı koyabilmek için iki elimle de tutunmam gerekiyordu bir yerlere. Sonunda bir tepeye vardı. Üç beş ev dışında sakin ve ıssız sayılacak bir yerdi. Yavaş yavaş ilerlerken

           "Evli misin?" dedi.

           "Evet" dedim.

           Artık heyecandan soluklarım hızlanmıştı. Bu adamla giderek ıssızlaşan bir yerde baş başa ilerliyorduk.

           "Korkuyor musun?" dedi.

           "Neden korkayım?" dedim içten içe ürpererek. Bir kaç ağaç vardı az öte de. Onların altına doğru yöneldi.

           "İhtiyaç molası mı vereceksin?" dedim. Gülerek

           "Bu da bir ihtiyaç" dedi.

           Minibüsü dört beş ağacın arasına soktu. Durdu. Motoru durdurdu. Doğruldu ve paraları koyduğu ikimizin arasındaki bölmeye oturdu. Bu defa bana dönüktü. Bir bacağı neredeyse bacağıma değmek üzereydi. Konuşmadan duruyordu. Bense kilitlenmiş gibi camdan dışarı bakıyordum. Bir de bacağımın üzerinde elini hissettim.

           "Çok güzelsin" diyerek boynuma gömdü yüzünü.

           Hiç bir şey yapmadan duruyordum. Elini bacağımdan çekip sağ göğsümü avuçladığında dakikalar önce aklımı karıştıran o filmin görüntüleri belirdi yine ve daha fazla tutamadım kendimi ve hafif bir inilti ile bıraktım amımdan akan sıvıları. Artık daha haşin sıkıyordu göğsümü. Boynumu emiyor, yalıyordu.

           "Dur" dedim.

           Omuzundan ittim. Ayağa kalktım. Bacaklarına sürtünerek geçtim önünden. Arkaya doğru ilerlemeye başladığımda arkamdan geliyordu. Ayakta iken sarıldı arkamdan. Sikini kalçamın arasında hissediyordum. İki eliyle iki göğsümü avuçlamış, boynumu öpüyordu. Elimi arkaya sikine attım. Çok sertti. Okşamaya başladım.

            Ona doğru dönüp oturdum en arka koltuğa ve fermuarını açıp elimi soktum açılan yarıktan. Sikini kavradım. Damarlarını hissediyordum adeta. Kemerini çözüp pantolonunu indirmesini sağladım. Külotunu da. Sikinin başı çok güzel görünüyordu. İri, mor... Hiç beklemeden emmeye başladım. Dudaklarımın arasında henüz bir kaç kere ilerlemişti ki

           "Ohhh... Geliyorum amına koyyiiim" diye bağırarak boşaldı.

           "Özür dilerim, çok heyecanlandım" dedi. Ağzımın içindekileri tükürerek

           "Önemli değil" dedim.

           Dudaklarını öpmeye başladım. Kirli sakalı ve bıyıkları yüzüme batıyordu. Uzandım. Üzerime yüklendi. Kazağımı filmdeki gibi sıyırdı ve göğüslerimi sıkmaya başladı. Yardımıyla kazağımı çıkarttım. Ne zaman olduğunu anlamadan sütyenim de gitmişti. Bir sağ bir sol göğsüm ağzına giriyordu. Isırıyor, emiyor, yalıyordu. Uçları çok şişmişti göğüslerimin.

           Elimi uzatıp tekrar sikini kavradığımda sertleşmiş olduğunu fark ettim. Omuzlarından iterek kaldırdım. Doğruldum. Arkamı dönüp domaldım önünde. Kadife eteğimi sıyırdı. Kalın külotlu çorabımı ve külotumu aynı anda indirdi dizlerime. Amım ve götüm önündeydi. Eğilip bacak aramdan sikini tutup amıma yönlendirdim. Başı amımın dudaklarına dayandı. Yavaşça ittirmeye başladı sikini. Sanki boşalmaktan korkuyordu. Amımın dudakları her milimini hissederek genişliyor, o iri ama kısa siki içime alıyordum.

           Birden yüklendi. Homurtular çıkartarak sikmeye başladı beni. Elimle sikine dokunuyordum. Her darbesinde biraz daha ilerledim. Artık başım cama dayanmıştı. İki eli göğüslerimi sıkarken, usul usul ama sert darbelerle sikiyordu beni.

           Kasıklarım ateş gibiydi. Çok geçmeden ikinci kez boşaldım. O ise ne hızlanıyor, ne boşalıyordu. Yakaladığı bu şansı olabildiğince uzun değerlendirmeye çalışıyor gibiydi. Bazen dibine kadar sokup sikini duruyordu öylece. Amımın sıcaklığının onu çıldırttığını biliyordum. Hırıltılar çıkartarak sikiyordu beni. Zorlukla

           "İçime boşalma" dedim.

           Sanırım bu kelimeler onu tahrik etti, hızla çıktı içimden ve minibüsün içine boşaldı. Haykırıyordu. Son damlaları fışkırtıp yığıldı. Doğruldum. Üzerimi düzelttim. Eğilip öptüm dudağından.

           "Hadi götür artık beni" dedim gülerek. Soluklarını kontrol edemeyerek gülümsedi.

            *****

            O gün hayatımda yeni bir dönem açılmıştı. Artık cinsel hayatımda bir devrim yaşıyordum. Yaşım henüz 15 idi. Oysa bu sadece bir başlangıçtı.

            12 yaşımda öpüşmüştüm ilk kez. Çok heyecanlanmıştım ama öpüşmenin kendisinden ziyade biri ile o kadar yakınlaşmak heyecan veriyordu o yüzden pek de bir şey anlamamıştım. 13 yaşımın yaz tatilinde "gerçekten" öpüşene kadar yaşadıklarım çok masum şeylerdi.

            14 yaşımda iken, daha sonra "babamın arşivi" denilen gizli filmleri tamamen tesadüfen buldum. Ekranda ki kadın ve erkeklerin yaptıklarını izlerken hem kendimi çok fazla tecrübesiz, hem de gelecekte bunları yapacağımın heyecanını yaşarken hatırlıyorum. Daha sonraları her evde yalnız kaldığımda o filmleri izliyordum.

           Kadın ve erkeğin birleşmesi mutlaka ilgimi çekiyordu ama bunun için daha çok yolum vardı. Oysa oral seks sahnelerinde kendimden geçiyordum. Kadınların o iri, kalın, damarlı yarakları taa gırtlaklarına kadar nasıl aldıklarını izlerken hem ağzımda hem de amımda biriken suya engel olamıyordum.

            Artık film izlerken elime bir muz alıp ekranda yapılanları taklit etmeye çalışıyordum. Bazıları o kadar sert emiyor, o kadar hızlı sokup çıkartıyordu ki, bazen öğürüyorlardı. Bunu sevmediğime karar vermiştim. Oysa bir film vardı. Fransızca.

           Konusu anladığım kadarıyla, kocası ölmüş bir kadının, avukatın yönlendirdiği yerlerde birlikte olduğu kişilerden aldığı haritaları birleştirip kocasının bıraktığı mirasa ulaşmaktı. O günlerde her an bu kadınla yaşıyordum zihnimde. O kadının diğer filmlerdeki kadınlardan farkı hiç bir şeyinin abartılı olmamasıydı. Ne göğüsleri, ne amının kılları, ne saçları, ne makyajı, ne de sex adına yaptıkları. Diğerlerine göre çok doğal geliyordu. Zaten yıllar sonra hala o kadının yaşadıklarının bazıları fantazilerimi süsledi. Bazıları yaşayacak kadar da şanslı oldum.

           İşte bu kadının oral seks yapışı o kadar etkiliyordu ki beni. Usulca yapıyordu. Küçük elleriyle kavrıyordu iri yarağı. Başını yalıyordu usulca. Sonra alabildiği kadar alıp ağzına emiyor, sonra tekrar başına dönüyordu. Sonra eliyle yönlendirdiği yarağın tümünü diliyle yalıyordu. Onu izlerken duyduğum hayranlığı anlatamam.

            Lise 1 yeni başlamıştı. Arkadaşlarla okulun ilk günlerini gene eğlencelerle geçiriyorduk. Daha dersler tam anlamıyla başlamamıştı. Boş derslerde ya sinemaya gidiyorduk ya bir kafede vakit öldürüyorduk. İşte Tolga ile flörtümüz o zamanlar başladı. Geçen yıl pek dikkatimi çekmemişti ama lise yaramıştı bu çocuğa

           Benim de vücudum artık daha düzene giriyordu. Göğüslerim dolgunlaşmıştı, kilo vermiştim, kalçalarım küçülmüştü. Daha cesurdum giyimimde.

           Gurubumuz 8-10 kişilik bir guruptu. Erkek sayısı her zaman 1-2 kişi fazla oluyordu. İşte bu grubun bir elemanıydı Tolga. Her gün biraz daha yakınlaşıyorduk. Yine sinema için okulu kırdığımız bir gün filmi izlerken öpüşmeye başlamıştık. Neden bilmiyorum saklıyorduk grubumuzdan bunu ama her fırsatta yiyorduk birbirimizi. Çok geçmeden öğrendi arkadaşlar zaten bunu

           Zaman akıp gitti ve sömestr tatili geldi. Aylak geçecek 15 gün. En güzel yanı evde yalnız kalacaktım ve o Fransız hatunu izleyecektim. Henüz tatilin ikinci günü Tolga aradı.

           "Hadi buluşalım" dedi.

           Biraz içimde patlamıştı enerji ama öpüşüp elleşmek te fena olmayacaktı. Tolga hala çekingenliğini atıp ileri gitmeye çalışmıyordu zaten. Bu da kendimi rahat hissettiriyordu. Üzerime bir bol jot, bir t-shirt, bir kazak giyip fırladım.

           Buluştuk. Bir şeyler yedik. Dolanırken boş boş bir şeyler söylemek için kıvrandığını hissettim.

           "Söyle bakalım neden kıvranıyorsun" dediğimde gülümsemesine engel olamadı.

           "Şeyy" dedi, "Ananemin evi boş".

           Nasıl bir heyecan kapladı içimi, nasıl ateş bastı vucüdumu anlatamam. Hiç evde yalnız kalmamıştık Tolga ile ve sinemada öpüşmelerimizin ateşli oluşuna kıyasla evde kim bilir neler olabilirdi.

           "Hadi gidelim" dedim.

           Benim bu kadar istekli olmama çok şaşırmıştı. Aslında tam olarak ne istediğimi bilmiyordum ama sanki o Fransız kadın yönetiyordu beni. Bir taksiye binip 10dk içinde evin sokağına vardık. Tolga bana 5dk oyalanıp apartman kapısına gelmemi, otomatiğe bastığında içeri girmemi, hızlıca 2. kata merdivenlerden çıkmamı ve aralık kapıdan usulca girmemi söyledi.

           Müthiş heyecanlıydım. Komşulara fark ettirmeden içeri süzülmek için planlar yapmak, Tolga ile bir evde yalnız kalacak olmak başımı döndürüyordu. Kasıklarımda hiç tanımadığım bir karıncalanma vardı. Amımın dudakları hissediyordum sanki.

           Usulca süzüldüm apartmana. Merdivenleri çıkarken bazı konuşmalar duyunca heyecanlandım ama kimse ile karşılaşmadan aralık olan kapıdan süzüldüm içeri. Kapıdan girer girmez Tolga kapıyı kapattı. İkimiz de duvara dayanıp derin derin soluduk.

           Bir iki dakika öyle bekleyip botlarımı çıkartmaya yöneldim. Ayağımda ki rengarenk çizgili çoraplar Tolga'yı gülümsetmişti. Sanırım o benden daha gergindi. Birlikte el ele salona geçtik.

           "Bir şey içer misin?" dedi.

           "Varsa kola içerim" dedim.

           Ben gözlerimi evin içinde gezdirirken Tolga kola koymaya gitti. Ev klasik yaşlı eviydi. Bir sürü fotoğraf, kocaman bir ayna, 10 kişilik büyük bir yemek masası, kenarları ahşap oymalı koltuklar...vs. Tolga geldi, yan yana oturduk. Ben biraz daha rahatlamıştım ve içimdeki Fransız kadının beni ele geçirmesine izin veriyordum. Eğilip boynundan öptüm Tolga'yı.

           Beni bekliyor gibi birden dudaklarımdan öpmeye başladı. Elleri aradığı yeri bilmiyor gibi, bir bacağıma bir kalçama bir göğsüme değiyordu. Çok heyecanlıydı. Elini tuttum. Kazağımın üzerinden göğsüme getirdim. Soluklarımız hızlanıyordu. Ben artık o Fransız kadındım. Sanki defalarca sex yapmış gibiydim.

           Tolganın dudaklarının arasına bıraktım kendi dudaklarımı. Dillerimiz düğüm olmuştu sanki. Tolga oturduğu yerde kıpırdandı. Sanırım siki sertleşmişti ve canı yanıyordu. Rahatlayınca tutkusu artarak öpmeye, göğsümü okşamaya devam etti. Öpüşmekten dudaklarım kavrulmaya başlamıştı ama durmak istemiyordum.

           Tolganın elini tutup kazağımın içine yönlendirdim. Artık göğsümde daha çok hissediyordum elini. Ama bundan fazlasını istiyordum artık. Tolganın sikini okşamaya başladım pantolonunun üzerinden. O kadar heyecanlanmıştı ki dudağımı ısırdı. Canım yanmıştı biraz ama birini bu kadar etkilemek çok hoşuma gitmişti.

           Tolga cesaretini arttırıp t-shirtümü sıyırmaya çalışırken elini tuttum. Yüzü düştü. Oysa amacım farklıydı. Doğrulup kazağımı çıkarttım. T-shirt ile kalmıştım. Beklemesini soyleyip tuvalete gittim. Sütyenimi çıkarttım. Artık "sadece" t-shirt ile kalmıştım. Tuvaletin kapısını açtığımda Tolga karşımdaydı.

           "Gel"dedi.

           Elimi tutup beni sadece bir yatağın ve bir dolabın olduğu odaya götürdü. "Burası benim kaldığımda yattığım oda" dedi.

           Yatağa attım kendimi gülerek. Tolga da peşimden geldi. Elini göğsüme attığında hissettiği yumuşaklık aklını aldı adeta. Gülümseyerek her yanımı öpmeye başladı. Artık cesareti artmıştı. Elimi t-shirtümden sokup avuçladı göğsümü. Uçları şişmişti göğüslerimin.

           Çok ıslanmıştım. Artık daha fazlasını istiyordum. Tolga'yı yatırdım. KAsıklarının üzerine oturdum. Siki çok sertti. T-shirtümü çıkarttım. Eğilip göğsümü ağzına verdim. İştahla emmeye, yalamaya başladı. Elleri kalçalarımdaydı. Amım artık ateş içindeydi. Çok heyecanlıydım. İçim titriyordu. Doğruldum. Hafif gerileyip elimi kemerine attım. Tolga'nın gözleri büyüdü.

           "Ne var?" diye gülümsedim.

           "Yok bir şey" dedi o da gülümseyerek.

           Kemerini ve düğmelerini çözdüm. Elimi açılan yoldan içeri sokup hayatımda ilk kez bir siki kavradım. O kadar sertti ki. Yavaşça okşamaya başladım.

           "Hoşuna gidiyor mu?" diye sorduğumda Tolga kendinden geçmişti.

           Çok geçmeden doğrularak ve elimi tutarak haykırmaya başladı. Ben o an ne olduğunu kavrayamadım ama bir kaç sn içinde elimde hissettiğim ıslaklık durumu açıkladı.

           "Çok özür dilerim" diyerek tuvalete gitti. Ben de peşinden gittim. İçeri girdiğimde duş kabinine girmiş sikini yıkıyordu. İlk kez o an gördüm canlı bir sik. Küçülmeye yüz tutmuştu. Tolga beni fark etmediği için rahat rahat yıkıyordu. Ben suyu açıp elimi temizlerken fark etti orada olduğumu. Sikinin iyice küçülmesinden çekinerek eliyle kapattı önünü.

           "İyi misin?" dedim.

           "Biraz heyecanlandım sanırım" dedi. Elini tutup sikini açtım.

           "Hadi gel" diyerek sikine dokundum.

           Kendimi bir kaltak gibi hissediyordum ve rahatlığım beni korkutuyordu. Odaya geldiğinde benim üzerim onunsa altı çıplaktı. Yanıma oturdu.Yatmasını söyledim. Elimi küçücük kalmış sikine atıp oynamaya başladım. Eğilip dudağını öptüm. Sonra uzun zamandır beklediğim şeyi yapmak için sikine yöneldim.

           Tolga çok heyecanlanmıştı yine. Eğilip küçük kalmış siki öptüm. sonra dudaklarımın arasına aldım. 5-6cm vardı. Çok yumuşaktı. Marshmallow yemek gibi bir histi. O filmlerde ki dev, damarlı yaraklara hiç benzemiyordu ama her geçen sn biraz daha büyüyordu. Tolga'nın inleyişi de beni tahrik ediyordu. İçimde ki Fransız kadın beni yönlendiriyordu.

           Tolga'nın siki çok geçmeden yine sertleşti. Artık damarlarını hissediyordum. Sikini dibinden elimle kavrayıp usulca başını dudaklarıyla sıkıştırıyor, sonra dilimle daireler çizerek yalıyordum. Sonra ağzımın içine alabildiğim kadar alıp dudaklarımı sikmesini sağlıyordum. Sonra elimle sağa sola yatırıp dibine kadar yalıyordum. Yine ağzımı sikerken durdum. Çıkartıp ağzımdan

           "Boşalacağın zaman haber ver" dedim.

           "Tamam lütfen durma, devam et" dedi soluyarak.

           Yine ağzıma alıp yukarı aşağı kaydırdım dudaklarımı sikinin üzerinde. Bir yandan dilimle başını yalıyordum. Ben artık ıslanmanın ötesinde o Fransız kadın gibi olmanın heyecanını yaşıyordum. İzlediğim filmler gözümün önündeydi ve ben artık o Fransız kadındım.

           Dudaklarımın arasında sertleşmiş, az da olsa damarlı bir sik vardı. Benimdi o an. Emiyordum, yalıyordum. Elimle sıvazlıyordum. Başım dönüyordu sanki. Çok mutluydum.

            Ta ki, birden Tolga'nın elini başımda hissettim. Bastırmaya başladı. Birden genzime yapışkan sıvılar dolmaya başladı. O kadar hızlı fışkırmıştı ki bir kısmını yuttum istemeden. Tolga'nın haykırışlarını duyuyordum ama hem başım dönüyordu, hem midem bulanıyordu hem de hayal kırıklığına uğramıştım.

           Doğrulup Tolga'ya baktım ve koşarak tuvalete gittim. Ağzımdakileri öğürerek tükürdüm. Suyla çalkalayıp temizlendim. Tuvaletteki sütyenimi takıp hızla odaya döndüm. Tolga biraz pişman ama daha çok mutlu görünüyordu. Hiçbir şey söylemeden t-shirtümü giyip salona yöneldim. Orada da kazağımı üzerime geçirip hızla çıktım evden.

           Bu sefer yakalanmak umurumda değildi. Çıkıp ilk gördüğüm taksiye atlayıp eve doğru yöneldim. Bir kaç dakika içinde kendime gelmiştim ve aslında yaşadıklarıma kızmamın anlamsızlığını düşündüm. Benim gibi Tolga'nın da o tür filmler izlediğini ve bunu hayal ettiğini düşündüm. Aslında ikimiz için de durum aynıydı. Refleks ile fırlamıştım evden. Yüzümde ki gülümsemeye Fransız kadının göz kırpması sebep olmuştu...

           *****

            Kapı çaldığında henüz banyodan çıkmıştım. Hızla üzerime bir eşofman ve tshirt geçirip kapıyı açtım. İki polis memuru vardı karşımda. Memurlardan biri

           "İyi günler Şebnem hanım. Bizimle karakola gelmeniz gerekiyor." dediğinde çok da şaşırmamıştım.

           Belli dönemlerde olan rutin sorgulamalardandır. Babam bundan 2 yıl önce yurt dışına kaçmıştı ve ülkede kalan tek birinci derece akrabası ben olduğum için belli aralıklarla sorgulanıyordum. Günlerden Cuma idi. Hava güneşliydi.

           "İzin verirseniz saçlarımı kurutup geliyorum" dediğimde polisler saçlarımın ıslattığı tişörtümün içinden bir şeyler görmeyi umarak beni inceliyorlardı bile. Polisleri dışarıda bırakarak kapıyı kapattım ve saçlarımı kurutmak için banyoya yöneldim.

            Üzerime yeşil bir eşofman ve beyaz uzun kollu bir body giydim. Spor ayakkabılarımı da giydikten sonra üzerime sadece yürüyüşe çıkarken giydiğim spor yeleğimi giyip çıktım. Polislerin yol göstermesini beklemeden araçlarına doğru yöneldim. Yol boyunca telefonumla internete girdim. Arkadaşlarımla mesajlaşıp akşam için program yapmakla uğraştım.

           Evim Halkalı’da idi. Babamın ben doğduğumda hesabıma her ay yatırdığı oldukça yüklü meblağın 24 yıl sonra birikimi ile almıştım villamı. Babam kaçtıktan sonra geride kalan hemen her şeyine el konulmuştu. Annemle nerede olduklarını biliyordum hatta belli dönemlerde yurt dışına çıkıp görüyordum da onları… Ancak bu sorguda da ne söyleyeceğimi biliyordum. Onları görmeyeli 2 yıl olmuştu ve görüşmelerimizde nerede olduklarını söylemiyorlardı. Babamın aranıyor olmasının sebebi burada iken şirketinin piyasadan çok büyük miktarda para toplayıp bunu yurt dışına kaçırması ve bunun ortaya çıkması sonucu olmuştu.

           Hayatim boyunca hep varlıklı olmuştu ailem. Son iki yıldır kendi evimde yaşıyordum ama ailem ile bağlarım çok sıkıdır. Babamın bana sağladığı geniş imkanların tadını çıkarttığım bir hayatim var. Henüz hazır hissetmediğim İçin evlenmedim ancak uzun süreli bir ilişkim var. Her ne kadar Arda ile çok uzun zamandır birlikte olsak da cinsel hayatımdaki tek erkek değil.

           Yaklasik 35 dakikalık bir yolculuktan sonra Emniyet müdürlüğüne vardık. Bulunduğum ortamda, hem kılığımla hem hareketlerimle farklılığım hissediliyordu. Hemen herkesin bakışları benden yana dönmüştü. Polislerin eskortluğunda sorgulanacağım odaya yürüdüm. Yine bir masa, benim için bir, sorgulayacak kişiler için iki sandalye olan ve artik herkesin ne ise yaradığı belli olan tek taraflı camın olduğu odaya girdim. Oda sıcak olduğu için yeleğimi sandalyemin arkasına astım ve oturdum.

           "Su alabilir miyim lütfen?” dediğim memurlardan daha genç gibi olanı hızla gitti ve plastik bir bardak içinde su getirdi.

            Odanın kapısı açıldığında elinde bir dosya ile yaşlıca bir memur girdi.

           "Hoşgeldiniz Şebnem hanım. Bizi kırmadığınız için teşekkürler. Sizin de gününüzü bölmeden hızla sorgumuzu yapalım.” diyerek genç memurların ikisinin de ayağa kalktığı sandalyelerden birine yerleşti.

           "Oğlum bana çay getirin. Siz de alır mısınız Şebnem hanım?" dedi. Ben istemediğimi söylediğimde suyumu getiren adının Burak olduğunu sonradan öğreneceğim memur çoktan çıkmıştı.

            Yaklaşık 45 dakika süren sorguda alışık olduğum ve neredeyse ezberlediğim cevapları sıraladım ve son olarak babama benim aracılığımla ulaşamayacaklarını söyleyerek sustum. Tavrımı ukala bulan ve sinirlendiğini şakaklarında şişen damarlardan anladığım yaşlı komiser Kemal

            “Bakın küçük hanım, babanız bir kaçak ve biz onu bulacağız. Bizimle iş birliği yapmanızı tavsiye ederim." dedi ancak o da bu söylediklerinin etkisi olmayacağını biliyordu. Masaya doğru eğildim ve

           "Bakın Kemal bey, babamla derdiniz ne ise benimle çözemezsiniz. İki yıldır her çağrıldığımda geliyorum ancak ben iki yıldır babamı görmedim." dediğimde komiser sinirle vurdu masaya ve

           "Ben babanı bulacağım ve sen de işbirlikçi olarak yargılanacaksın" dedi.

           Sorgu esnasında odadaki iki genç memur hiç konuşmamıştı ve sürekli etrafımda dönüp duruyorlardı. Öne eğildiğimde belim açılmış ve dövmemi gören bana su getiren memur Burak ağzından Çıkan "ohh…" tepkisine engel olamamış ve komiserin sert bakışına maruz kalmıştı. Doğrusu bu iki polis sürekli beni inceliyorlardı.

           Güzel bir kadınım. Bakımlıyım. Vücudum yaptığım sporun etkisi ile gayet biçimli. Göğüslerim dik. Kalçalarım küçük. Ben güzelliğin göreceli olduğu sözünün dışında kalan istisnalardan biriyim. Hayatim boyunca, daha küçük bir kız iken bile hissettiriyordu çevremde ki erkekler bana güzelliğimi. Şimdi karşımda sinirden kızarmış ellilerinde bir komiser ve tahrik olmakla, beni şımarık buldukları için kızmak arasında kalmış iki memurun karşısında gayet rahat bir şekilde oturuyordum. Komiser söylenerek ayağa kalktı ve

           "Arkadaşlar sizi istediğiniz yere bırakacaklar." dedi.

           "Evime bıraksınlar" dediğimde komiserin beni tokatlamak istediğine eminim.

           Memurlar Burak ve Haluk da tavrıma ve sözlerime çok sinirlenmişti. Polisler önde ben arkada binayı terk ederken yine yaşlıca başka bir memur da geldi. Kendi aralarında konuşuyorlardı.

            "Şebnem hanım Hasan abi de bizimle gelecek. Halkalı karakoluna bırakılacak evrak kolisi var. Herhalde sizin için sorun olmaz..." derken yüzünde pis bir sırıtma vardı.

            "Olmaz" diyerek güneş gözlüğümü takıp çıktım binadan.

           Arabanın yanına geldiğimde neden sırıttığını anlamıştım. On koltukta kocaman bir koli dolusu dosya vardı ve arkada 3 kişi oturacaktık. Benim suratımdaki ifadeden çok eğlendikleri belliyi ancak beni asıl sinir eden, bana bakıp kendi aralarında konuşuyor olmalarıydı. Kim bilir benim hakkımda ne tur fanteziler üretmişlerdi. Aslında erkeklerin benden ötürü tahrik olmasından hoşlanıyorum. Teşhirci olduğum söylenebilir. O an üzerimde ki V yakalı body en kapalı kıyafetlerimdendi. Erkeklerin bana bakıp tahrik olmaları, özellikle yanlarında kadınları olan erkeklerin dikkatlerini dağıtmaktan hoşlanırım. Her ne kadar bu iki polis de fena tipler olmasa da benim için sıradan iki polis memuruydular. Maaşları benim belki iki çift ayakkabı param kadardı.

           Daha fazla eğlenmelerini izlememek için arabanın arka koltuğuna oturdum. İki taraftan kapı açıldı. Haluk sol taraftan, Burak ise sağ taraftan bindiler. Aralarında kalmıştım ve bu durumdan rahatsız olan tek kişi bendim. Arabayı Hasan kullanacaktı. Yola çıktık. Az sonra,

           "Bence kesin kırmızı..." dedi Burak. Haluk

           "Bence beyaz abi, acele çıktık" dediğinde neden bahsettiklerini anlamamıştım ama muhatap da olmadım.

           "Sence ne renk Hasan abi?" dedi Burak’a göre daha sert görünen Haluk.

           "Ne bileyim oğlum ben. Ben bizim hanımınki ne renk onu bile bilmiyorum" dediğinde benimle ilgili bir şeyden bahsettiklerini anlamıştım.

           "Hasan abi senin hanım ne zaman böyle ilik gibi oldu ki sanki?" dedi Haluk ve üçü de kahkahalarla güldüler.

           "Ne iş yapıyorsunuz Şebnem hanım?" dedi Haluk.

           "Çalışmıyorum” dedim.

           "Baba parası demek..." dedi.

           "Zorunuza mı gitti?" dediğimde yüzündeki gülümseme yerini nefrete bırakmıştı.

           "Hasan abi senin ne kadar kaldı emekliliğe?" diye konuyu değiştirmeye çalıştı Burak. Beni gördüğünden beri daha bir aptal aşık gibi bakıyor ve davranıyordu Burak. Haluk’tan beş yas kadar daha gençti ve oldukça hoş bir yüzü vardı. Haluk ise sacları alnından seyrelmeye başlamış, daha sert yüzlü yakışıklı sayılabilecek biriydi.

           "Hadi Hasan abi, tahmin etsene yahu..." diye üsteledi Haluk,

           "İyi be, sarı..." dedi Hasan. Haluk kahkahayı bastı

           "Sarı ha? Çok puşt adamsın Hasan abi..." dedi. Burak da hem gülüyor hem de anlayıp anlamadığımı kontrol eder gibi bana bakıyordu. Haluk, bu sefer bana,

           "Şebnem hanım iddiaya girdik sizin üzerinize... Bize yardımcı olur musunuz?" dedi. Hasan

           "Lan oğlum ayıp yahu..." dedi ama gevrek gevrek gülüyordu. Burak heyecanlanmıştı.

           "Nasıl bir yardım istiyorsunuz?" diye sordum.

           "Şey, en sevdiğiniz renk ne?" dedi Haluk.

           "Neden sordunuz?" dedim.

           "Ya aslında biz külodunuzun ne renk olduğuna dair iddiaya girdik" dedi Haluk. Bir anda sinirim tepeme fırlamıştı

           "Ne diyorsun sen be serseri?" dedim.

           "Sakin ol tatlım. Hem görev başında memura hakaretten tutuklanmak istemiyorsan sözlerine de dikkat et" dedi Haluk.

           Hala gülümsüyordu. Sinirden soluklarım hızlanmış, göğsüm kalkıp iniyordu. Burak bakışlarını göğüslerime dikmişti. Bu aciz halde oluşum ve Haluk’un tehdidi çok alışık olmadığım bir durumdu ve sinirle heyecan karışmıştı zihnimde...

           "İnmek istiyorum ve bir daha bana tatlım deme" dedim.

           "TEM’de mi inmek istiyorsun? Olur. Biz de ne renk olduğunu öğreniriz bir kamyoncu sayesinde..." diyerek kahkahayı bastı Haluk. Hasan o kadar derinden kopartmıştı ki kahkahayı öksürmeye başlamıştı ve

           "Ulan çok şerefsizsin..." diyerek yüreklendiriyordu Haluk’u.

           Burak ise artık beni gözleriyle sikiyordu adeta. Sessizdi ama eli sikinde idi sürekli ve göğüslerimi artık ezberlemişti. Bense TEM’de olduğumuzu algıladığımda iyice çaresiz hissetmiştim kendimi ve bu durum beni sinirden daha çok heyecanlandırıyordu.

           Aciz durumdaydım. İki polisin arasında üç polisin sözlü tacizlerine maruz kalıyordum ve elimden hiç bir şey gelmiyordu. Bu etkisizlik, güçsüzlük ve uslu durma zorunluluğu beni müthiş tahrik ediyordu. Göğüs uçlarımın sertleştiğini görmek için özel olarak bakmaya bile gerek yoktu. Haluk kolunu başımın üzerinden ve omzumun üzerinden koltuğa attı. Aralarında sıkışmıştım. Haluk’un kendine güveni iyice artmıştı ve beni zorlayacağı belliydi.

           "Bak tatlım, uslu bir kız olursan sana şeker alırım. Hadi söyle bakalım ne renk?" dedi.

           Bu sırada omzumun üzerinde duran eli saçımdan bir tutam tutmuş oynuyordu. Arabada ses çıkmıyordu. Hasan belli belirsiz duyulan radyoyu tamamen kapattı. Aynayı, arka koltuğu tamamen görecek şekilde ayarladı. Burak yerine iyice yerleşmek için kıpırdandı ve bu esnada sikini düzeltti. Artık o da rahatlamıştı.

           Ben ise ıslanmıştım. Bu durum beni feci tahrik etmişti ve neredeyse siklerini çıkartıp "em" deseler itiraz etmeden emecektim. Alt dudağımı ısırıyordum. Göğüs uçlarım artik o kadar irileşmişlerdi ki, Burak her an bodymi yırtıp emmeye başlayacaktı.

           İçinde bulunduğum arabanın bir polis arabası olması biraz rahatlatıyordu beni. Bu oyuna dahil olup olmamaya karar vermeliydim sadece. Haluk’un parmakları saclarımla iyice oynuyordu hatta arada boynumla omzumun kesiştiği noktaya değiyordu parmağı... Ne tepki vereceğimi ölçüyordu adeta... O da sikini duzeltti. Belli ki bu gerilim hepsini sertleştirmişti.

            Elimi bacaklarımdan yukarı doğru çıkarttım usulca ve eşofmanımın kenarını hafifçe indirip onlara kırmızı külodumun birazını gösterdim.

           "Kırmızı. Burak kazandı..." dedim.

           Hasan neredeyse sadece aynaya bakıyordu olanları görmek için ve neredeyse 30 km hızla gidiyordu emniyet şeridinde. Burak zafer kazanmış gibi gerindi. Haluk

           "Eh genç, bekar adam biliyor tabi. Bizim gibi karısı çoluğu çocuğu yok ki..." dedi.

            Artık kimse kahkaha atmıyordu. Ses tonları düşmüş, herkesi saran bir heyecan hali hakim olmuştu ortama. Haluk elini boynuma koydu. Yaptığım şey çok rahatlatmıştı.

           "Hasan abi göremedi ama..." dedi Haluk.

           Burak hayranlıkla izliyordu Haluk'u... Kendisi asla söyleyemezdi bunları ama Haluk söyluyordu. Haluk’u bastan çıkarıcı yapan da buydu. Haluk’a baktım.

           "Hasan abi de görsün, o da iddiaya katıldı..." dedi kısık bir sesle ve elini elimin tuttuğu yere getirip eşofmanımı biraz daha sıyırıp neredeyse kasıklarıma kadar indirdi. Hasan

           "vay amına koyayım..." dedi istem dışı.

           Haluk’un bu davranışı beni mahvedyordu. Çok tahrik olmustum. Haluk elini çekmemisti, ne boynumdan ne de eşofmanımdan... Gözlerimin içine bakıyordu. Adeta kilitlenmiştim.

           "Aferim uslu kız. Bu arada Burak'ın ödülünu de sen verirsin diye düşündük" dedi.

           Boynumdaki eli bodimin yakasındaydı ve göğsüme doğru ilerliyordu. Sol elimin Haluk’un bacağında olduğunu fark ettim. Elini bodimin üzerinden uzatip sag göğsümü avuçladı. Parmağı ile ucunu okşadı. Soluk almaktan baska sey yapamıyordum. Sonra elini ceneme getirip

           "Hadi bakalım, ver çocuğun ödülünü..." diyerek yüzümü Burak’a çevirdi.

            Araba yola devam ediyordu. Içeride müthiş bir sessizlik vardı, ancak aynı anda da müthiş yoğun bir seks arzusu. Burak’la göz göze geldiğimde heyecandan yerinde duramıyordu. Bir saniye bekleyip dudaklarıma saldırdi. Çok haşin, ama tutkulu öpüyordu beni. Dili çoktan ağzımdaydı. Sol göğsümü avuçlamış sıkıyordu. Karşılık veriyordum ve dilimle dilini yakalıyordum. Dudaklarım yanıyordu.

           O esnada Haluk bacağındaki elimi sikine doğru çekiyordu. Hiç direnmeden pantolonunun üzerinden okşamaya başladım sikini. Artık ok yaydan çıkmıştı. Haluk eşofmanımı sıyırdığı elini içeri sokup külodumun kenarından sırılsıklam olmuş kadınlığımı okşuyordu. Müthiş tahrik olmuştum. Dudaklarımız ayrıldığında kısa bir an öne doğru baktım. İlk olarak Hasan’ın zevkten kısılmış gözlerini gördüm aynada... Sonra da çoktan İstanbul’dan Silivri’ye doğru gitmekte olduğumuzu... Evime gitmek için çıkmamız gereken çıkışı geçmiştik çoktan... Ancak bu müthiş deneyimin bitmesini istemiyordum. Haluk

           "Burak yardım et..." dedi. İkisi birden tuttukları eşofmanımı bileklerime kadar sıyırırken ben de kalçamı kaldırıp yardımcı oldum. Şimdi her şeyi başlatan iddiaya konu olan külodumla kalmıştım. Burak

           "Hasan abi kuytuya sür" dediğinde Hasan sadece başını sallayabildi. Burak'ın yardımı ile yeleğimi ve bodimi çıkarttım. Sutyenim hızla sıyrıldı kollarımdan. Haluk ne olduğunu anlamadan çözmüştü kopçaları. Burak'ın saatlerdir yalandığı göğüslerim gözünün önünde idi şimdi. Hiç vakit kaybetmeden uçlarına saldırdı. Her iki göğsümü de emiyor, yalıyor, ısırıyordu.

            Haluk fermuarını açıp sikini çıkarttı, elime verdi. Okşamaya başladım. Çok büyük değildi ama çok düzgündü. Müthiş görünüyordu. Emmek istiyordum onu.

            Burak suratını göğüslerimden ayırdığında Haluk’un sikinin elimde olduğunu gördü ve hemen kendi sikini çıkarttı. Hemen hemen ani boylarda ancak çok iri idi. Başı o kadar gerilmişti ki, parlıyordu. Obur elimle de onu kavradım. Hasan ile aynada buluştu gözlerimiz.

           "Kaltaksın sen” dedi gülümseyerek “Müthiş bir kaltaksın.”

           Çok tahrik etmişti bu sözler. Yüzümü Haluk’a çevirdim.

           "Hadi tatlım” dediğinde çoktan eğilmeye başlamıştım.

           Sikini iştahla aldım ağzıma. Burak'ın sikini tuttuğum elimi Haluk’un taşaklarına getirdim. İştahla emmeye başladım Haluk’u. Siki boşta kalan, göğüslerimden de uzak kalan Burak eliyle kalçamı cevirdi. Kendi içinde yaptığı hareketle şekil değiştiren bir metal aksamın sesi geldi kulağıma. Burak çakışını çıkartıp açmıştı. Külodumun kenarını kesti. Haluk elini saçlarıma dolamış, hızımı yönetmek istiyordu ama kendinden geçmişti.

            Burak kestiği külodumu sıyırıp sikini amıma getirdi. Kalçamı hafifçe kaldırarak yardım ettim ona. Sikini elimle yönlendirdim ve amıma kolayca girmesini sağladım. O kadar ıslaktım ki siki içime yılan gibi süzüldü. Usulca sikmeye başladı beni.

           Ağzımda Haluk’un siki olduğu için inlemelerim boğuk çıkıyordu. Müthiş bir zevk alıyordum. Bir polis arabasında hareket halinde iken bir polisi emiyordum ve bir başkası tarafından sikiliyordum. Dudaklarımı Haluk’un sikinden ayırıp

           "İçime boşalma” dedim.

           Aynı anda Burak İçimden çıkıp haykırarak boşalmaya başladı. Haluk derin soluklarının arasından güldü onun haline. Doğruldum. Dışarı baktığımda çoktan çevre yolundan çıktığımızı gördüm. Nerede olduğumuz hakkında fikrim ile yoktu ve adeta bir orman yolundaydık. Haluk kolumdan tutup

           "Gel bakalım” diyerek kucağına çekti beni.

           Koltuğun ortasına doğru kaydı. Bacağımı üzerinden attım ve kucağına yerleştim. Sikini tutup amıma getirdim ve Burak'ın genişlettiği amıma aldım. Haluk’un kucağında usulca oturup kalkıyordum. O ise göğüslerimle uğraşıyordu. Boşalmak üzereydim. Hızlandım. Oturup kalktıkça göğüslerimde zıplamaya başladı. Isırıyordu Haluk göğüslerimi. Ve boşaldım çığlık çığlığa...

           Sıra Haluk’taydı. Biraz dinlenip tekrar oturup kalkmaya başladım ama Haluk da sınırdaydı.

           "Boşalacağım” dedi.

           Kenara çekildim. Haluk soluk soluğa boşaldı. Üçümüz de nefes nefese idik. Burak başını arkaya dayamış uyukluyordu. Haluk ise adeta yığılmıştı. Hasan’ın gözleri kilitlenmişti. Arabayı çok zor kullanıyordu. Öne eğildim.

           "Hoşuna gitti mi gördüklerin?” dedim.

           Başını salladı sadece. Uzanıp sertleşmiş ihtiyar sikini okşamaya başladım.

           "Çıkart” dedim. Hasan’ın sikini okşuyordum ama Hasan çok dayanamadı.

            Eve bıraktılar beni. Evden çıkmadan duş almıştım ama eve döndüğümde güzel bir duşa ihtiyacım vardı. Bunca zamandır alınan en güzel ifademdi...



Anasayfa