Anasayfa
<bgsound src="http://www.literotica.com/audio/2009/sound_2009_10/larson67_boundwifecums.mp3 " loop="true" VOLUME="30">

Hiç hesapta yokken...

          Tüm yaşam biçimimi ve anlayışımı değiştiren olay, karımla küçük bir işimizi halletmek için gittiğimiz Ankara'da, öteden beri arkadaşımız olan Fehmi'nin evinde meydana geldi. Aslında üçümüz de alabildiğine sarhoştuk. Arabayı evin önüne parkettikten sonra kapıya kadar olan bir kaç metrelik mesafeyi yürürken en az yalpalayan, yine de bendim. Fehmi elindeki anahtarı deliğe sokmaya çabalarken, karım da duvara dayanmış, gülüp duruyordu.

          Akşamın erken saatlerinde gittiğimiz bir restoranda içmeye başlamış, sonra bir bara gitmiştik. Bütün bunlardan sonra kafayı bulmak normaldi tabii.

           Ankara'ya o gün öğlen saatlerinde varmış ve Fehmi'yi bulmuştuk. Oradaki işimizi bir kaç saat içinde bitirmiştik gerçi ama, Fehmi kalmamız için ısrar etmişti. Karısı 3 günlüğüne İzmir'e gitmişti ve evi boştu. Karımla bana kendi yataklarını vereceğini söylüyordu. Biraz onu kırmamak için, biraz da yapacak önemli bir işimiz olmadığından, sonunda teklifini kabul etmiştik. Doğal olarak akşamın programını da Fehmi yapmıştı. Ender takıldığımız içkili bir muhabbet, değişiklik olur diye düşünmüştük biz de.

          Doğrusunu söylemek gerekirse, oldukça eğlenmiştik. Tek eksikliğimiz, karımla benim kılığımızın pek uygun olmamasıydı. Akşam İstanbul'a dönmeyi planlayarak yola çıktığımız için, ikimiz de spor şeyler giymiştik. Benim üstümde bir bluejean pantolonla kısa kollu ince bir gömlek vardı. Karım da kısa bir bluejean etekle kolsuz bir beyaz t-shirt giymişti.

           Restoranda neredeyse hiç kadın müşteri yoktu. Fehmi'yi tanıdıkları için, bizi dipteki set üstünün en öndeki masasına almışlardı. Bir de dip taraflardaki bir masada iki kadın vardı. Biraz bundan, çokluk da karımın görüntüsünden olmalı, çevredeki erkeklerin ilgisi hep bizim masanın üstünde olmuştu tabii. Ama aşırı bir şey yapan yoktu. Bu, anladığım kadarıyla oradakilerin çoğunun Fehmi'yi tanımalarından kaynaklanıyordu. Karımın gittiğimiz her yerde erkeklerin ilgisini çekmesine alışık olduğum için, olanları yadırgamamıştım.

          Ayrıca adamlara hak da veriyordum. Alkol, her zaman karımın biraz çözülüp rahatlamasına neden olurdu. Yemekte içtiğimiz şaraplar da, aynı etkiyi yaratmıştı üstünde. Dış taraftaki iskemlesinde, biraz aşağıda kalan asıl salona göre bir balkondaymışcasına otururken, zaten oldukça kısa olan eteği sıyrılmış ve bacakları bütün güzelliğiyle meydana çıkmıştı. Kapanmak için bir çaba da harcamıyordu. T-shirt'ü kollarıyla omuzlarını açıkta bırakıyordu. Küçük, ama yuvarlak ve dimdik memeleri incecik pamuklu kumaşın altından belli oluyor, zaman zaman birer düğme gibi kabaran meme başları, sutyen giymemiş olduğunu kanıtlıyordu. Gerçi başkaları farkında değildi ama, ben kilotu da olmadığını biliyordum. Nefret ederdi kilot giymekten.

          Oradan çıktıktan sonra gittiğimiz barda ise karımın hareketleri daha da rahatlaşmıştı. Tezgahın önündeki yüksek taburelerde oturduğumuz için çevredekilere unutamayacakları bir bacak şovu sergilemişti. Onun kendini göstermekten hoşlandığını öteden beri biliyordum. Üstelik bu durum, benim de garip bir biçimde hoşuma gidiyordu. Sonuçta, bir takım adamlar karımı ağızları sulanarak seyrediyordu en çok. Nasıl olsa benim karımdı o.

           Neyse, sonunda iyice sarhoş bir halde, Fehmi'nin evindeydik işte. Önce o bize yardım etti ve yatacağımız yatağın çarşaflarını değiştirdik. Sonra da biz ona, salonun ortasına bir yer yatağı hazırlamakta yardımcı olduk. Hava sıcaktı ve terlemiştik. Karım, duş yapmak üzere banyoya girdi. Ben de Fehmi'yle oturup çene yapmaya başladım. Tam bir sarhoş muhabbetiydi yaptığımız.

          Bir süre sonra karım da geldi yanımıza. T-shirt'ünü hafif ıslak vücuduna yeniden geçirmiş, eteğinin yerine de, beline bir havlu sarmıştı. Ama bu bir banyo havlusu değil, yalnızca büyücek bir yüz havlusuydu galiba. Hem ensizdi, hem de uzunluğu tam yetmediği için, sol bacağınının üstünde derin bir yırtmaç oluşmuştu. Kısacası, eteği üstündeyken bundan çok daha derli toplu görünüyordu. T-shirt de, vücudunun bazı yerlerine, bu arada memelerine iyice yapışmıştı. Saçını ıslatmamıştı.

          Koltuklardan birine oturup, bizi dinlemeye başladı. Ben de duş yapmak istiyordum. Onları salonda bırakıp banyoya gittim. Sonra da soyunup, sıcak suyun altına girdim. Doğrusu çok iyi gelmişti bu.

          Duşta ne kadar kaldım, tam bilmiyorum. Sonunda ben de belime bir havlu sararak dışarı çıktım. Niyetim artık karımı alıp yatmaktı. Ama hevesim kursağımda kaldı. Salonun kapısına geldiğim anda, olduğum yerde çakılıp kalmama neden olan bir manzarayla karşılaştım.

          Karım, Fehmi için hazırladığımız yatakta, yüzüstü yatıyordu. Kollarını iki yanına uzatmış, başını yastığa koymuştu. Gözleri kapalıydı. Fehmi ise yatağın yanında, dizlerinin üstünde oturmuş, karımın sırtıyla omuzlarına masaj yapıyordu. Herhalde masajdan önce yatmaya hazırlanmış olmalıydı ki, soyunmuş, bir tek donla kalmıştı. Ama kapının önünde çakılıp kalmama neden olan, elbette ki bunlar değildi. Sezgilerim, garip bir şeyler döndüğünü algılamıştı aniden.

           Bir adım geri atıp, holün karanlığında kaldım. Beni kolayca farkedemeyecekleri bir pozisyondaydım şimdi. Salonun ortasındaki yatak bana göre yanlama durduğu için, onları yandan seyrediyordum. Karımın yüzünde, çok iyi tanıdığım o buram buram seks kokan ifade vardı. Kendini sırtında dolaşan ellere bütünüyle bırakmıştı. Fehmi de yaptığı şeye son derece konsantre olmuş görünüyordu. İkisi de benim varlığımı, her an duştan çıkıp yanlarına gelebileceğimi unutmuş gibiydiler.

           Acaba ne olacaktı bu işin sonu? Kalbim küt küt atıyor ve heyecanla bekliyordum.

          Fehmi'nin ellleri şimdi karımın beline inmiş, sonra da iki yandan koltuk altlarına doğru gidip gelmeye başlamıştı. Yaptığı da, artık masaj olmaktan çıkmışa benziyordu. Düpedüz okşuyordu karımı. Onun da bu durumdan hiç şikayeti yoktu doğrusu. Aksine, son derece hoşlandığı belliydi. Ağzından küçük memnuniyet mırıldanmaları çıkıyordu. Bunların Fehmi üstünde etkili olacağı açıktı. Yüzünü dikkatlme inceliyordum. Hafifçe gerilmişti. Heyecanlı olduğu belliydi. Sonra daha rahat hareket edebilmek için olmalı, dizleri üstünde doğruldu.

           Tanrım; siki kalkmış, donunun önünü bir çadır gibi kabartmıştı. Aynı anda benim sikimin de alabildiğine kalkmış olduğunu farkederek şaşırdım. Neler oluyordu böyle? Seyrettiklerim beni kızdırıp kıskançlıktan çıldırtacak yerde, tahrik olmama neden olmuştu. Nefes bile almadan seyrediyordum.

          Karım kendini iyice kaptırmıştı şimdi. Belinin büküldüğünü ve kalçalarının yataktan hafifçe yükseldiğini görüyordum. Fehmi de farkındaydı bunun. Dizleri üstünde yürüyerek, yatağın başucuna doğru gitti. Şimdi karımın baş tarafında duruyor ve az önce belinden koltuk altlarına doğru yaptığı masaj hareketini, şimdi koltuk altlarından beline doğru yapıyordu. Daha da büyümüştü siki. Elleri de giderek daha aşağılara doğru inmeye, karımın belinde sarılı küçük havlunun kenarlarına kadar uzanmaya başlamıştı. Parmakları, her aşağı gidişinde havlunun altına doğru uzanıyor, bu da onun iyice gevşemesine neden oluyordu.

          Karımın kalçaları iyice hareketlenmişti bu arada. Artık küçük hareketlerle kıvrılıp bükülüyor, aşağı yukarı, sağa sola yavaşça çalkalanıyordu. Fehmi sonunda, karımın belindeki havluyu tamamen çözdü. Şmdi o baş döndürücü yuvarlaklıktaki kalçalar, ikimizin de gözleri önündeydi. Ama Fehmi'nin bana göre ciddi bir avantajı vardı. Ellerini karımın yumuşacık kalçalarının üstünde dolaştırabiliyordu. Duruşu biraz garipti. Dizleri, karımın baş tarafında yere dayalıydı. Ellerini karımın kalçalarına götürebilmek için, vücudunu öne doğru eğip, uzatmak zorunda kalmıştı. Bu durumda, donunu yırtacakmış gibi duran siki de, karımın başının üstüne geliyor, neredeyse değecekmiş kadar yakın duruyordu.

           Karımın ağzından çıkan mırıldanmalar, artık inlemeye dönüşmüştü. Kalçalarının okşanmasından ne kadar hoşlandığını biliyordum. Doğrusu Fehmi de işini biliyor elinin altındaki beyaz yuvarlakları sanki yoğuruyordu. Karım artık kalçalarını iyice kaldırmıştı. Birden sol elini uzattığını ve Fehmi'nin donun altından bile büyüklüğü belli olan sikini kavradığını gördüm.

          - "Ohhhh ne güzel..." dedi, memnuniyetini belli eden bir sesle, "Ne kocamansın böyle..."

          Parmakları kıpır kıpır oynuyor, sikin üstünde dolaşıp duruyordu. Sonra öteki elini de götürdü oraya ve Fehmi'nin donunu aşağı çekmeye başladı. Acele ediyor, onun çıplak sikini bir an önce eline almak istiyordu. Bunu başardığı zaman da, duyduğu mutluluğu yüksek sesle dile getirdi:

          - "Oh yavrum... Nasıl kalkmış bak... Öyle güzel ki..."

          Fehmi'nin sesi çıkmıyordu bu arada. Gözlerini kapamış, sikini karımın ellerine bırakmıştı. Kendi elleriyse karımın kalçalarını yoğurmaktan vazgeçmemişti tabii. Üstelik şimdi parmakları, o muhteşem yuvarlakların arasına girmeye de başlamıştı. Bu temasın karıma büyük zevk verdiğini görüyordum.

          - "Oyna benimle n'olur yavrum..." dedi, parmakları Fehmi'nin en dibinden kavradığı sikini sıvazlarken, "Oyna hadi..."

           Sonra başını kaldırdığını gördüm. Ağzı açıldı ve dudakları elindeki sikin şişmiş başına kapanıverdi. Tek bir harekette, yutabildiği kadarını yutmuştu. Bu Fehmi'nin bütün vücudunun titremesine neden oldu. Karımın ağzının ne kadar marifetli olduğunu benden iyi kimse bilemezdi. Bu bakımdan arkadaşımın neler hissettiğini tahmin edebiliyordum. Nitekim kalçaları hareketlenmişti bile. Önce küçük küçük hareket ediyordu. Sonra hızlanmaya başladı ve sonunda öyle bir hale geldi ki, artık yaptığının tek bir tanımlaması olabilirdi. Karımı ağzından sikiyordu Fehmi.

          Bütün bu olup bitenler, heyecanımın son kertesine yaklaşmasına neden olmuştu. Bir kaç dakika öncesine kadar aklımın ucundan bile geçiremiyeceğim şeyler oluyordu gözlerimin önünde. Sevgili karımla ortak arkadaşımızın yaptıkları şeyleri seyretmek başımı döndürüyordu. İçimi dolduran, yalnızca yalın seks duygusuydu. Olup biteni son derece tahrik edici buluyordum. Sikim patlayacakmış gibiydi.

           Karımla Fehmi, dönüşü olmayan bir yola girmişlerdi artık. Fehmi'nin nefes alışları derin ve sesliydi. Karımın ağzı ise doluydu ve iniltileri artık burnundan çıkıyordu. Kendilerinden geçmiş gibiydiler. Fehmi'nin vücudu alabildiğine gerilmişti. Çok dayanamıyacağına emindim. Karımın içe hafifçe çökmüş yanaklarından, ağzındaki siki, sanki içini boşaltmak istiyormuş gibi emdiğini anlıyordum. Kalçaları da, artık yatağın üstünde delice çalkalanmaya başlamıştı.

           Birden Fehmi'nin kasıldığını gördüm. Aynı anda karımın burnundan daha da şiddetli bir inilti çıktı. Mümkünmüş gibi daha da hırsla emiyordu şimdi. Gırtlağı da durmadan oynuyordu. Tanrım; tohumlarını karımın ağzına fışkırtıyordu Fehmi. O da, dışarıya damla bile kaçırmadan, hepsini yutmakla meşguldü. Sonra onun vücudu da kasılıverdi. Kalçaları titremeye başladı. Karım da zirveye ulaşmıştı.

           Sonra Fehmi'nin doğrulup geri çekildiğini gördüm. Karımın ağzından çıkan siki yarı inmişti. Dizlerinin üstüne oturdu. Karım ise, yorgun bir halde yüzükoyun yatmayı sürdürüyordu. Acaba bitmiş miydi her şey? Artık beni akıllarına getirecekler miydi? Ne yapacağımı bilememenin karasızlığı içinde bocalayıp duruyordum. Ama Fehmi yeniden hareketlendi.

          Yine dizlerinin üstünde yürüyerek, yatağın alt tarafına geçti ve oturdu. Sonra elleri uzanıp yeniden karımın kalçalarını okşamaya başladı. Şimdiki pozisyonunda okşadığı yerleri görebiliyordu da. Elleri yeniden vücudunda hissetmek, karımın da hareketlenmesine neden olmuştu. Kalçaları tekrar oynamaya başlamıştı bile. Fehmi okşayıp mıncıklamayı sürdürdükçe de, hareketleri belirginleşiyordu. Fehmi eğilip başını arkadan onun kalçaları arasına soktuğunda ise, çıldıracak gibi oldu karım.

          - "Ohhhhh..." diye inledi, "Ohhh ne güzelsin... Ohh yala hadi beni... Hadi yala beni n'olursun..."

           Anlaşıldığı kadarıyla, Fehmi'nin de başka istediği yoktu. Ağzını kocaman açmış, karımın amına yapıştırmıştı. Şarıptılı sesler çıkararak yalıyordu. Her şey bitti zannederken, yeni bir heyecan dalgası sarmıştı tüm benliğimi. Az önce karımın ağzını sikmişti. Şimdi de onu yalıyor, yatağın üstünde çırpınıp kıvranmasına neden oluyordu. Mahvolmuştu karım.

           - "Oh çok güzel... Ohhh çıldırtacaksın beni yavrum... Sok dilini içime öyle n'olur... Ohhhhh..."

           Manzara gerçekten müthişti. Karım artık dizlerinin üstünde duruyordu. Ama omuzları ve memeleri hala yatağa yapışıktı. Kalçaları böyle havadayken, dayanılmayacak kadar güzel, karşı koyulamayacak kadar tahrik ediciydi. Fehmi kendini tümüyle kaptırmıştı şimdi. Bu arada ben de kritik bir noktaya gelmiştim. Sikim zonklamaya başlamıştı artık. Belimdeki havluyu çözüp, onu biraz rahatlatmam gerekiyordu. Elimi değdiğim anda patlayacağımı biliyordum.

           Fehmi'nin elleri, karımın kalçalarına birer pençe gibi yapışıp, o şahane yuvarlakları iyice birbirinden ayırmıştı. Diliyle yaptıklarını tam göremiyordum ama, karımın haline bakarak biraz tahmin edebiliyordum. Kollarını iki yana açmış, tırnaklarını sanki yatağa geçirmeye çalışıyordu.

          - "Oouuvvv..." diye inledi birden. Beli bükülmüş, vücudunu kasılmıştı. Karın adaleleri dalgalanıyordu. Zirveye ulaşmıştı yine.

          Ama Fehmi onu bırakmaya niyetli görünmüyor, ağzının altındaki güzelim amı yalamayı sürdürüyordu. Dudakları ve burnu, karımın kalçaları arasında kaybolmuştu. O neredeyse her noktasını ezbere bildiğim yere şimdi başka bir ağız yapışmış, içine başka bir dil girmişti. Normalde bunun beni kıskançlıktan çıldırtması gerektiğini biliyor, ama, o anda tam tersi duygularla dolu olduğumu farkedip şaşırıyordum. Büyülenmiş gibi seyrediyordum.

           Karım kendini biraz toplamıştı bu arada. Kalçalarını Fehmi'nin yüzüne bastırıyor, çıldırtıcı hareketlerle sağa sola kıvırıyordu.

          - "Götümü da yala n'olur..." dedi Fehmi'ye, "Hadi canım... Biraz da götüme sok dilini olur mu..? Hadi n'olur götümü yala yavrum..."

           Her sözü, beynime bir ok gibi saplanıyordu. O küçük deliğinin ne kadar duyarlı olduğunu, benden iyi kim bilebilirdi ki? Fehmi'nin karımın kalçaları arasına gömülü başının biraz yukarıya kaydığını gördüm. Aynı anda karımın vücudunu tekrar kıvranıp bükülmeye başladı.

          - "Ahhh sen... Sen... Mahvediyorsun beni... Biliyorsun değil mi nasıl mahvettiğini beni..? Ohhhhh..."

           Birden durdu Fehmi. Sonra da dizlerinin üstünde doğruldu. Siki yeniden kalkmış, kocaman olmuştu. Tıpkı kıvrık bir yay gibiydi. Karımın kalçalarına yapışıp ona doğru sokuldu. Sikinin morarmış başının, o başdöndürücü yuvarlakların arasına daldığını gördüm. Bu temasla, karımın tüm vücudu, elektrik akımına kapılmış gibi titredi. Kalçaları hırsla geri gittiler. Aynı anda Fehmi de bastırdı. Kocaman siki, bir anda kayboluverdi.

          - "Ohhh ne güzel geçirdin..." diye inledi karım, "Ohhh yavrum ne güzel soktun... Hadi sik beni n'olursun... Ohhhh hadi sik beni..."

           Şimdi gözlerimin önünde, daha da müthiş bir manzara vardı. Karımın omuzları ve memeleri hala yatağa yapışık, kalçaları alabildiğine havadaydı. Fehmi ise iki eliyle onu incecik belinden kavramış, hırsla sikiyordu. Tanrım; hem de ne biçim sikiyordu.

           Karım artık konuşamaz haldeydi. İnlemeleri, giderek küçük çığlıklara dönüşmeye başlamıştı. Tekrar gelmek üzereydi. Zevkten uçmuş gibiydi. Bir süre sonra da, kıvranmaları çırpınma halini aldı. An meselesiydi zevkin doruğuna çıkması. Birden derin bir inleme çıktı ağzından. Kalçaları hırsla geriye gitti. Getiriyordu.

           Kendimi tutmama olanak kalmadığının farkındaydım. Elimi, neredeyse kendiliğinden sikime gitti. Daha parmaklarımın değdiği anda da fışkırtmaya başladım. Peşpeşe salvolar halinde, holdeki halının üstüne boşalıyordum. Gözlerim kararmıştı.

          Tekrar onları seyredebilecek hale geldiğimde, Fehmi karımın arkasından uzaklaşmıştı. Kocaman siki, karımın sularıyla sırıl sıklam ıslanmıştı. Pırıl pırıl parlıyor ve daha da muhteşem görünüyordu. O daha getirmemişti. Başka planları vardı. Karımı kalçalarından tutup, sırtüstü çevirdi yatakta. Sonra da üstüne uzanıverdi. Erkekliği, bir anda karımın apış arasına dalmıştı bile. Kalçaları küçük hareketler yapıyordu. Sonra birden sert bir hareketle bastırdı.

          - "Ohh yine geçirdin bana yavrum..." dedi karım, kolları Fehmi'nin boynuna dolanırken, "Hadi sik beni yine... Sok sikini içime hadi... Ohhh hadi sik beni n'olur..."

          Fehmi, ellerini iki yandan götürüp karımın kalçalarının altına sokmuş, o yumuşacık yuvarlakları avuçlamıştı. Bir süre sonra da, ağzı, karımın aralık dudaklarının üstüne kapandı. Şimdi yavaş yavaş, acele etmeden sikiyordu. Karım da, bacaklarını onunkilere dolamış, kalçalarının yukarı hareketleriyle her hamlesine karşılık veriyordu. Birbirleriyle boğuşmakta olan dillerinin çıkardığı sesleri duyuyordum ve sikim yeniden kalkıp, kazık gibi kesilmişti.

          Benim varlığımı tümüyle unutmuş olmaları gerektiğini düşünüyordum ki, karımın vücudunun birden kasıldığını gördüm.

           - "Ahhh sen beni öldüreceksin..." diye inledi, ağzını Fehmi'den kurtarıp; "Ahh ne güzel soktun parmağını götüme... Ohhh küçük bir sik gibi parmağın... Ahh yavrum gelicek yine... Yine getiriyorsun beni... Ohhh yine yavrum... Immmhhhh..."

           Tüm vücudunu dalgalanıyordu yine. Amı sikle, götü parmakla doluydu ve yine zirveye çıkıyordu. Yorulmak bilmez gibiydi Fehmi. Doğrusu böylesine usta olduğunu aklıma bile getirmemiştim. Daha ne kadar dayanacaktı acaba? Daha ne kadar sikecekti karımı? Yeniden alabildiğine tahrik olmuştum. Gözlerimi üstlerinden ayıramıyordum bir türlü.

           Sonra Fehmi durup, biraz doğruldu. Elleri karımın bacaklarını diz altlarından yakalayıp yukarı kaldırarak, karnına doğru bastırdı. Daha da doğruldu. Şimdi ikiye katlanmış gibiydi karım altında. Tabak gibi açılmıştı. Pür dikkat kesilmiştim artık. Karımın en çok sevdiği şeydi böyle alta alınıp eze eze sikilmek. Şimdi de onu yaşıyordu işte. Sanki yatağa çivilemek istermiş gibi, hırsla, vura vura sikiyordu Fehmi onu. Ben de, her şeyi en ince ayrıntısına kadar görebiliyordum şimdi. Fehmi'nin kocaman siki, karımın içinden en ucuna kadar çıkıyor, sonra tekrar dibine kadar giriyordu. Bir piston gibi sokup çıkartıyordu karıma.

           Karım iyice dağılmıştı artık. Fehmi her dibine kadar geçirdiğinde yeni bir çığlık kaçıyordu ağzından. Başını kaldırmış, içine girip çıkan siki seyrediyordu. Kelimenin tam anlamıyla zevkten uçmuştu. Fehmi onu sikiyor, sikiyor, sikiyordu. Sanki hiç durmayacakmış, hiç bitirmeyecekmiş gibi sikiyordu karımı. Ya da, en azından bana öyle geliyor olmalıydı. Bu yüzden de, birden kasılıp inlediğinde biraz şaşırdım. Sonra tekrar dibine kadar soktu karımın içine. Kıçının yanakları titriyor, açılıp kapanıyordu. Tanrım, tohumlarını boşaltıyordu karımın içine. O güzelim amının en dibine fışkırtıyordu.

           Bu karımın da çıldırmasına neden olmuştu. İçindeki sikin patlayıp sıvılarını fışkırtmaya başlamasıyla aynı anda, o da gelmeye başlamıştı. Zangır zangır titriyordu.

           Öyle üstüste, yığılıp kaldılar.

           Artık her şeyin bitmiş olması gerektiğini düşünüyordum. İkisi de baygın gibiydiler. Hızla ne yapacağıma karar vermeye çalışıyordum. Bu arada Fehmi'nin kımıldadığını ve önce karımın üstünden yuvarlanarak indiğini, sonra da yatağın kenarına oturduğunu gördüm. Yüzü bana dönüktü. Yorulmuştu ve sarhoşluğu yüzünden okunuyordu. Ayağa kalkacak olursa, bulunduğum yerden uzaklaşmaya karar vermiştim. Ama buna gerek kalmadı. Karım yattığı yerden elini uzattı ve Fehmi'nin şimdi iyice inmiş olan sikini okşamaya başladı. Tanrım, hala doymamıştı galiba. Fehmi'nin aksine, hiç de yorulmuş görünmüyordu.

           Ne kadar yetenekli olduğunu çok iyi bildiğim parmakları, ilk başlarda yalnızca araştırıcıydı. Sonra küçük kıpırdanmalar başladı, Fehmi'nin küçülüp yapış yapış olmuş sikinde. Bu kadarı bile yetti karıma. Önce doğruldu yatağın üstünde, sonra da pozisyonunu değiştirip, başını onun kucağına götürdü. Her şey tam karşımda cereyan ediyordu ve en küçük ayrıntıları bile görebiliyordum. Karım dilini çıkarıp elindeki sikin başını yalamaya başlamıştı. Sonra dudakları aralandı ve Fehmi'nin yarı kalkmış siki ağzında kayboluverdi. Yanakları yine içeri çökmüştü. Hırsla emiyordu.

          Amacı belliydi. Biran önce kalkmış bir sike kavuşmak istiyor, başını Fehmi'nin kucağında yukarı aşağı hareket ettiriyordu. Doğrusu tahmin etmediğim kadar çabuk kalkıyordu Fehmi'nin siki. İlk başlarda, karımın her başını aşağı bastırışında Fehmi'nin kasıklarındaki kıllara kadar inen dudakları, ağzının içindeki sik büyüdükçe, giderek daha yukarlarda kalmaya başlamıştı.

          Bunu görmek beni yeniden ve alabildiğine tahrik etmişti. Karım da çok tahrik olmuştu bu durumdan. Yine burnundan gelen memnuniyet mırıltıları çıkarıyordu. Fehmi'nin yüzünde ise şaşırmış bir ifade vardı. Galiba sikinin yeniden ve bu kadar çabuk kalkmasına akıl erdirememişti. Karım birden başını kaldırıp doğruldu. Şimdi parmakları Fehmi'nin yeniden kocaman olmuş sikine dolanmış, sıvazlıyordu. Öbür eliyle onu göğsünden itip yatırdı yatağa ve bir anda ata biner gibi üstüne çıkıverdi. Sonra elindeki organı amına getirip dayadı ve oturdu üstüne. O kocaman şey, bir anda kayboluverdi.

           Şimdi tarifi imkansız, müthiş bir mazara vardı gözlerimin önünde. Karım, elleriyle dizlerini Fehmi'nin iki yanında yatağa dayamış, içine gömülmüş sikin üstünde adeta dansetmeye başlamıştı. Ve ben her şeye tam karşıdan bakıyordum. Karımın o çıldırtıcı kalçalarının hareketleri başdördürücüydü. Bembeyaz yuvarlaklar, sağa sola, yukarı aşağı hareket ederken, Fehmi'nin siki içine girip çıkıyordu. Sonra biraz daha öne eğildi. Artık amının şişmiş dudaklarını bile görebiliyordum.Karımın benden yalnızca bir kaç metre uzakta böyle sikişmesini seyretmek o kadar tahrik ediciydi ki, şimdiye kadar hiç bu kadar tahrik olmadığımı düşünüyordum. Kalçalarını her kaldırışında içindeki sik en ucuna kadar çıkıyor, sonra her oturuşunda dibine kadar giriyordu. Amının dudakları alabildiğine şişmiş, Fehmi'nin sikini bir eldiven gibi sarmıştı.

          Hepsinin üstünde de, o küçük göt deliği, tüm baştan çıkarıcılığıyla göz kırpıyordu sanki. Gözlerimi ayıramadan, büyülenmiş gibi seyrediyordum her şeyi.

          - "Ohhh çok güzel yavrum..." diye inledi birden, "Ahhhh sikilmeye doyamıyorum bir türlü... Ohhh çok güzel..."

           Fehmi'nin sesi çıkmıyordu. Öylece yatıp kalmıştı. Her şeyi karım götürüyordu. Ama, siki kocamandı Fehmi'nin. Anladığım kadarıyla, karımın da ondan başka bir istediği yoktu. Dilediği gibi, canı çektiğince hareket ediyor, o kocaman siki kullanarak zevkten uçuyordu. Hareketleri biraz hızlanmıştı artık.

          - "Sakın getirme..." dedi Fehmi'ye, "Ohh, sakın getirme olur mu?"

          Şimdi yeniden doğrulmuştu Fehmi'nin üstünde. Tıpkı bir atın üstünde oturuyor gibiydi. Sonra bir elini kalçalarına götürdü. Önce biraz okşadı kendini. Elinin yavaş yavaş kalçalarının arasına doğru gittiği farkettiğimde, ne yapacağını da anlamıştım. Artık orta parmağını kalçalarının arasına sokmuştu. Sonra orada bir çiçek gibi duran küçük götüyle oynamaya başladı.

           - "Immmhhh..." diye inledi aynı anda, "Ohhh çok güzel... Ohhhh..."

          Parmağını yavaşça bastırıp içeri soktuğu anda da, tüm vücudu titremeye başladı. Ağzından küçük çığlıklar çıkararak, yine getiriyordu. Kalçaları çırpınıyor, ileri geri, sağa sola çalkalanıyordu. Birden duruldu. Fehmi daha gelmemişti tabii. Ama hareket etmiyor, hala öylece yatıyordu. Sonra karım yavaşça dizlerinin üstünde doğruldu. Fehmi'nin organı, şimdi içinden çıkmıştı. Ne yapmak istiyordu acaba? Tepeden tırnağa merak kesilmiş, izliyordum.

          Sonra karımın elinin bacaklarının arasından uzandığını ve parmağının amına girdiğini gördüm. Ama çok kısa sürdü bu. Hemen götüne götürdü parmağını. Sonra tekrar amına ve tekrar götüne. Tanrım; kendini götten sikilmeye hazırlıyordu. Fehmi'nin kocaman sikini küçük götüne alabilmek için, vıcık vıcık olmuş amındaki kaygan sıvıları alıp oraya sürüyordu. Sonunda parmağını, o küçük deliğe sokup çıkarmaya başladı. Kalçaları, neredeyse aynı anda yeniden hareketlenmiş, kıvrılıp bükülmeye başlamıştı.

          Bütün bunları seyrederken, benim sikim de patlama noktasına gelmişti yeniden. Karımın götüyle oynamaktan vazgeçip Fehmi'nin sikini tuttuğunu, sonra kalçalarını biraz ileri götürüp, onun koca bir mantara benzeyen başını o küçük deliğe dayadığını görünce, daha da heyecanlandım. Fehmi de heyecanlanmıştı. Kalçalarını yataktan kaldırıyor, sikini karımın götüne sokmaya uğraşıyordu.

          - "Ohh yavaş..." dedi karım, "Yavaş ol n'olursun... Öyle büyük ki sikin..."

          O küçük deliğin açıldığını, Fehmi'nin kocaman sikinin yavaş yavaş içine girdiğini görebiliyordum. Hemen hemen yarısını almıştı ki içine, ufak ufak hareketlenmeye başladı. Kalçaları yine yukarı aşağı, sağa sola oynamaya başlamıştı. Fehmi'nin siki, hafif hefif girip çıkıyordu artık. Her aşağı bastırışında da, biraz daha çok alıyordu içine.

          Sonunda kalçaları, Fehmi'nin kasıklarına yapıştı. Kısa bir süre, hiç hareket etmeden durdu karım. Sonra yeniden götündeki sikin üstüne oturup kalkmaya başladı. Adaleleri iyice gevşemişti artık. Fehmi'nin siki, bir piston gibi girip çıkıyordu içine. O kocaman şey, bir olduğu gibi meydana çıkıyor, bir tümüyle kayboluyordu.

           - "Hadi getir şimdi yavrum..." dedi karım, "Ohhh hadi getir içime... Ohhhhh hadi fışkırt tohumlarını karnımın içine... Ohhh hadi n'olur..."

          Fehmi'nin artık kendini alabildiğine kaptırdığını görebiliyordum. Dağılır gibi olan ilgisi, siki karımın götüne girer girmez yeniden toplanmıştı. Ellerini kaldırıp, karımı belinin iki tarafından kavramış, alttan bastırarak, sanki mümkümüş gibi daha çok sokmak istiyordu. Karımın sımsıkı göt deliğinin, onun aklına başından almasına şaşmıyordum.

          Bu arada karım da, kelimenin tam anlamıyla kendinden geçmişti. Bir elinin parmaklarını saçlarının arasına sokmuş, içindeki sikin üstünde dansediyordu sanki. Birden garip bir homurtu çıktı Fehmi'nin ağzından. Getiriyordu. Hem de bayağı iyi getiriyordu. Karımın götüne girip çıkmakta olan sikinin iki yanından, beyaz damlaların sızdığını görebiliyordum. Daha da baş döndürücü bir manzaraydı bu.

           Sonra karımın da beli gelmeye başladı.İnliyor, çırpınıyor, titriyordu. Bir süre öylece kaldılar. Sonra karım yavaşça doğrulup, Fehmi'nin üstünden kalktı. Bu sefer her şeyin bittiğine emindim. Fehmi, baygın gibi yatıyordu yatağın üstünde. Karımın yatağın bir köşesine savrulmuş havlusuna elini uzattığını görünce, hemen toparlandım ben de. Sessizce yatacağımız odaya gidip, yatağın üstüne oturdum. Çırılçıplaktım ve sikim neredeyse patlayacak haldeydi. Acaba önce banyoya mı gidecekti karım?

          Onun sarhoş olduğunu unutmuştum her halde. Doğruca odaya geldi. Havluyu beline sarmak zahmetine bile katlanmamıştı. Yatağın ucunda ayakta durduğunda, zayıf gece lambasının ışığında gözgöze geldik. Sarhoş, yarı kaymış ve mest olmuş gözlerle baktı bana. Sonra gözleri, dimdik duran sikime takıldı. T-shirt"ünü de çıkartıp attı ve yanıma uzandı yavaşça. Öpüşmeye başladık. Dili bir anda ağzımın içine kaymıştı. Elini sikime götürdü.

          Az önce Fehmi'nin sikini sıvazlayan parmakların temasını hissetmek beni çıldırtmıştı sanki. Biraz daha bana dokunmasına izin versem, kendimi tutamayıp, fışkırtmaya başlayacaktım. Ağzımı onunkinden kopardım ve başını aşağıya doğru ittim hafifçe. Ne istediğimi anlamıştı. Dilinin sikimin başına şöyle bir değmesi bile yetti benim için. Bir top gibi patladım. İlk salvo yüzüne geldi karımın. Sonra ağzını alabildiğine açıp, sikimi yutuverdi. Artık ağzının içine fışkırtıyordum. O da deli gibi emiyordu.

           Vücudu titremeye başlayınca, onun da getirdiğini anladım.Tek bir damla bırakmayıncaya kadar emdi sikimi. Sonra, başı hala karnımda, öylece kaldı. Artık yorulmuştu galiba. Ama ben bu kadarıyla yetinmek niyetinde değildim. Daha yeni getirmiştim ama, sikim hala taş gibi sertti ve onu sikmek istiyordum. Kısa bir süre önce seyrettiklerim, gözümün önünde uçuşuyordu. Fehmi'yle sikişmelerinin tüm ayrıntılarını hatırlıyor ve giderek daha çok tahrik oluyordum.

          Doğrulup, dizlerimin üstüne kalktım. Karım, dizlerini karnına çekmiş, sağ yanına yatmıştı. Elimi kasıklarına götürdüm. Tanrım, vıcık vıcıktı. Amının dudakları da, götü de alabildiğine açıktı. Fehmi'nin tohumları her yere bulaşmıştı. Başım dönüyordu. Parmaklarımın teması, onun da ürperip kıvranmasına neden olmuştu. Başparmağımı amına, orta parmağımı götüne soktum.

          - "Ohhh sevgilim..." diye inledi, "Hadi sik beni n'olursun..."

           Parmaklarımı çıkarıp baktım. Fehmi'nin belleri, şimdi elime bulaşmıştı. Ne olduğunu, neden olduğunu tam anlıyamıyordum ama, bu daha da çok tahrik olmama neden olmuştu. Elimi uzatıp, karımın sağ bacağını aşağı çektim. Sol bacağını da iyice karnına doğru bastırdım. Sonra sokulup, sikimi o vıcık vıcık bel dolu amına dayadım ve tek harekette dibine kadar geçirdim.

           -"Ohh ne güzel soktun sevgilim..." dedi karım, "Hadi sik beni... Ohh hadi sik..." Amı iyice gevşemişti. Sokup çıkarmaya başladım. Garip, şakırtılı sesler çıkıyordu. Bunu son derece tahrik edici buluyordum. Başım dönüyordu ve hırsla sikiyordum karımı. Taşaklarımın, birbirine karışmış sıvılarla sırıl sıklam ıslandığını hissediyor ve daha da çok tahrik oluyordum. Sonra amından çıkarıp, götüne dayadım sikimin başını. Öyle gevşemiş, öyle açıktı ki, neredeyse kendiliğinden içine kayıyordu.

          Götüne geçirmem, karımın da çok hoşuna gitmişti. İnlemeleri giderek artıyordu. Sonra onu sikmeye başladım.Çılgın bir şeydi bu. Kendimi tutamıyordum. Çıkarıp tekrar amın soktum. Sonra da tekrar götüne. Artık onu bir amından bir götünden sikiyordum. İkimiz de çıldırmış gibiydik. Çevremizdeki dünyadan tümüyle koptuğumuzu hissediyordum.

          Tohumlarım götünde fışkırmaya başladı. Sonra çıkarıp amına soktum ve içimde kalan son belleri de da rahminin ağzına boşalttım. Tohumlarım şimdi Fehmi'nin tohumlarıyla karışmıştı. Sağ elimin başparmağını götürüp götüne soktuğumda, o da belini getirdi. Amının adaleleri kasılıyor, sikimi sanki sağmaya çalışıyordu. Götü de parmağımı bir mengene gibi sıkıştırmıştı. Artık konuşamıyordu bile. Yalnızca inliyordu.Sonra kendimizden geçip, öylece kaldık yatağın üstünde.

          

           Olayın üzerinden yaklaşık yirmi günlük bir süre geçmişti. Karım da ben de, olup bitenleri konu etmemiş, sanki hiç bir şey olmamışmış gibi davranmıştık. Galiba böylesi ikimizin de daha çok işine gelmişti. Buna karşılık bazı şeylerin çok değiştiğinin farkındaydık. Özellikle de seks yaşamımız alabildiğine değişmişti. Bulduğumuz her fırsatı değerlendiriyor, birbirimize bir türlü doyamıyorduk.

          Karımla Fehmi'nin sikişmelerinden resimler durmadan gözlerimin önünde uçuşuyor ve her seferinde delicesine tahrik olmama neden oluyordu. Aynı şeyin onun için de geçerli olduğundan kuşkum yoktu. Kısacası, ikimiz de memnunduk. Ankara'da olanlar, yaşamımızı renklendirmişti.

           Eski arkadaşım Oktay Suudi Arabistan'dan bir günlüğüne İstanbul'a geldiğinde, durumumuz böyleydi işte. Öğlenden sonra beni işyerimden aramıştı. Çoktandır görmüyorduk birbirimizi. Gerçi tüm ısrarıma rağmen bizde kalmayı kabul etmemişti ama, sonunda otele gidene kadar oturup eskilerden konuşmak konusunda o da benim kadar istekliydi. Aylardır çöllerde olduğu için, gece geç saatlerde yalnız kalmak istemesini anlayışla karşılamıştım ben de.

           Karım Oktay'la hiç karşılaşmamıştı şimdiye kadar. İşten çıkmadan ona telefon edip, hem eve geleceğimizi haber vermiş, hem de Oktay'dan biraz söz etmiştim. Bu yüzden bize kapıyı açarken şaşkın bir ifadesi yoktu. Ama ben daha ilk anda şaşırmıştım. Bunun için bir kaç nedenim vardı.

          Beni ilk şaşırtan, karımın Oktay'ı tepeden tırnağa inceleyişiydi. Bakışlarındaki araştırıcılık, kocasının bir arkadaşıyla ilk kez karşılaşan bir kadında olması gerekenden çok daha yoğundu.

          Şaşırmama neden olan ikinci şey, üzerindeki giysiydi. O çok hoşuma giden siyah ipek elbiseyi giymişti. Hollanda'ya gittiğimde almıştım bunu. İncecik kaygan kumaşıyla, daha ilk andan karımın da çok hoşuna gitmişti. Ama doğrusunu söylemek gerekirse, böyle eve misafir geldiğinde değil, daha özel zamanlarda giyilmek üzere düşünülmüş bir şeydi bu. İki incecik askıyla duruyor ve karımın kollarıyla omuzlarını olduğu gibi açıkta bırakıyordu. Üst kısmı çok hafif boldu ama kendi kumaşından kuşağıyla bele iyice oturuyordu. Eteği biraz daha boldu. Tabii buna etek denebilirse. Öyle kısaydı ki, kalçalarının ancak beş parmak altına kadar örtebiliyor, o uzun bacaklarını tüm başdöndürücülüğüyle meydanda bırakıyordu.

          Bütün bunlar yetmiyormuş gibi, bir de o alabildiğine yüksek topuklu siyah dekolte ayakkabılarını giymişti karım. Benimle beraber Oktay da şaşırmıştı tabii. Ama bunu fazla uzatmadan karımın yanından geçip salona girdi.

          - "Hoş herif..." dedi karım.

          Böylece, beni şaşırtan üçüncü şeyi de yapmış oluyordu. İlk iki nokta bu sözlerle aydınlanıyor, karımın gerçek niyetinin belli olmasını sağlıyordu. Bütün bu olup bitenler, beni, kapıdan girdiğim andan beri dördüncü şaşkınlığı yaşamaya zorlamıştı. Karımın niyetini anladıktan sonraki duygularımla ilgiliydi bu sonuncu şaşkınlık.

          Sikim bir anda kalkmış, kasıklarımı sanki ateş basmıştı. Oktay'ın peşinden salona doğru yürürken de, ateşin kasıklarımdan yüzüme doğru yükselmeye başladığını hissettim. Karım iki adım önümdeydi. Gözlerimi, elbisenin incecik kumaşı altında kıpır kıpır oynayan kalçalarından koparmakta güçlük çekiyordum. Giysinin altına hic bir şey giymemiş olduğunu anlamamak için kör olmak gerekliydi.

          Oktay pencerenin yanındaki koltuklardan birine oturmuştu. Ben onun yanına giderken, karım da mutfağa geçti ve üstümdeki elektrik yükü biraz olsun hafifledi.

          Ama anlaşıldığı kadarıyla, ne Oktay ne de benim için kurtuluş yoktu. Yalnızca saniyeler sonra karımın geri döndüğünü ve bize doğru geldiğini gördük. Siyah, kaygan kumaşın altında memeleri neredeyse tüm hatlarıyla belliydi ve attığı her adımda titreyip sallanıyordu. Kalçaları da, sanki her zamankinden biraz daha çok çalkalanır gibiydi. Eteği, o güzelim bacaklarını okşar gibi, sağa sola savruluyordu. Çırıl çıplak olsa, bu kadar seksi olamazdı.

          Tam karşımıza gelip, yemekten önce birer viski isteyip istemediğimizi sordu. Doğrusu benim gerçekten ihtiyacım vardı, bir viski atıp kendimi toplamaya. Anlaşıldığı kadarıyla Oktay da pek farklı durumda değildi. Ama dağılma nedenlerimiz biraz farklı görünüyordu.

           Ben, bir kere tadını aldığım, üstelik etkisini yirmi günden beri yaşamakta olduğum bir şeyin yenilenmesi ihtimalinin beklenmedik bir şekilde karşıma çıkmasıyla dağılmıştım. Oktay ise Suudi çöllerinde aylar süren kadınsızlıktan sonra, birden karşısına karım gibi birinin çıkmasıyla çarpılmış durumdaydı. Üstelik durumunu bana çaktırmamak gibi bir telaşın da içine düşmüştü.

          Viskileri hazırlama işini üstüme alarak dipteki dolabın yanına gittim ve böylece ona biraz olsun rahatlama fırsatı vermeye çalıştım. Şimdi onun arkasındaydım ve beni göremiyordu hiç değilse. Ama ben de onun yüzünü göremiyordum bu arada. Halbuki, bunu çok istiyordum. Zira karım geçip onun karşısındaki koltuğa oturmuştu. Böylece yeni bir darbe yemiş oluyordu eski arkadaşım.

          Karımın eteği ancak kalçalarını örtebiliyordu. Üstüste attığı bacakları tüm başdöndürücülüğüyle meydandaydı. Bu manzaranın Oktay'ın üstünde yarattığı etkiyi tahmin edebiliyordum. Yüzünü görmek istemem de, bu tahminimin doğruluğunu kanıtlayabilmek içindi.

          Bardaklara buz koymuş, sonra da viski şişesini elime almıştım ki, Oktay yerinden fırlayıp yanıma geldi. Sanki karımdan kaçıyormuş gibiydi. Böylece, ben de merakımı gidermek fırsatı bulmuştum. Arkadaşımın yanakları hafifçe kızarmıştı.

           Ne var ki, Oktay'ın kaçacağı pek bir yer yoktu. Viskileri doldurma işi bitince, zorunlu olarak karımın yanına döndük tabii. Yemeğe oturana kadar geçen yaklaşık bir saatlik süre, Oktay için tam bir işkence oldu. Birinci viskileri ikinciler izlemiş ve karım her zaman olduğu gibi, alkolün etkisiyle giderek daha rahat hale gelmişti. Bunun en büyük belirtisi de, oturuşunun, daha doğrusu kendini seyrettirişinin sürekli cüretlenmesiydi. Arada bir mutfağa gidip gelmeyi ve böylece kendini ayakta ve yürürken göstermeyi de ihmal etmiyordu.

          Yemek, Oktay için bir çeşit dinlenip kendini toplama fırsatı oldu. Ama ben; sofrada içilen şarapların, onun namına, yemekten sonrası için daha da zor bir durum hazırladığını biliyordum. Kahvelerimizi içmek için yeniden koltuklara geçtiğimizde üçümüzün de kafası iyi olmuştu. Karım yine, içtiklerinin üzerindeki muhtemel etkisi konusunda hiç de yanılmadığımı kanıtlamak ister gibi oturmuştu. Eteği hiç yokmuşcasına sıyrılmıştı ve eğer bacak bacak üstüne atmaktan vazgeçip de dizlerini biraz aralasa, amını görebilecektik.

          Oktay tekrar rahatsız havasına bürünmüştü. Aslında hak veriyordum ona. Ben de olsam pek rahat edemezdim herhalde. Ama bir yandan da, onun şanslı bir herif olduğunu düşünüyordum. Öyle ya, bunca abazanlıktan sonra karım çıkmıştı karşısına.

          Karım kahveleri getirmek üzere yerinden kalktığında, yine biraz rahatladı Oktay. Yeniden benimle konuşmaya başladı. Ama karım hemen döndü yanımıza. Elindeki tepsinin üzerine fincanları, şekeri ve kahve kabını sıralamış gelmişti. Hepsini, oturduğu koltuğun yanındaki sehpanın üstüne koydu. Bunu yaparken arkası Oktay'la bana dönüktü ve öyle bir eğilmişti ki, neredeyse çıplak kıçı görünüyordu.

          Gerçekten huylandırıcı bir manzara vardı gözlerimizin önünde. Oktay'ın yine sesi soluğu kesilmişti tabii. Ben ise karımın şimdiye kadar yaptıklarının yalnızca bir başlangıç olduğunu biliyordum. Her zaman içinde varolan kendini gösterme isteği, şimdi Oktay'ı baştan çıkarma arzusuyla birleşmişti. Bunun sonucunun müthiş olacağından emindim.

          Kahve servisi yapmadan bara gidip, elinde konyak bardaklarıyla döndü karım. Daha da sarhoş olmak istiyor gibiydi sanki. Yerine oturmadan ışıkları da biraz kısıp, salonun loşlaşmasını sağladı. Gerçek şovun başlamak üzere olduğunu anlıyordum.

          Koltuğuna oturup fincanlara kahve koymak üzere yanındaki sehpaya eğildiğinde, ne kadar haklı olduğumu anladım. Bacakları mecburen biraz aralanmıştı ve neredeyse kasıklarına kadar görünüyordu. Özellikle de, onun tam karşısında oturmakta olan Oktay'ın gözleri önündeki manzara müthiş olmalıydı. Karımın kilot giymediğini artık iyice anlamıştı herhalde. Bakışlarının o naktada sabitleştiğini görüyordum.

          Sonra ikinci darbesi geldi karımın. Doldurduğu fincanı, yerinden kalkmadan ona uzattı. Bunu yaparken, bacakları zorunlu bir hareketle daha da ayrılmıştı. Oktay'ın gözleri kendisine uzatılan fincana değil daha aşağıya dikili olduğu için, az kaldı kahvesini dökecekti. Yüzündeki ifadeden, bu sefer karımın amını görmüş olduğunu anlıyordum.

          Karım ikinci fincanı bana uzatırken de pozisyonunu bozmadı. Ama biraz daha fazla uzanması gerekmişti şimdi. Bu da, doğal olarak bacaklarının daha da aralanmasına neden olmuştu. Oktay, sanki nefes bile almıyordu artık.

          Bir anda oluşan elektrik yüklü havanın biraz dağılması için, karımın kendi fincanını da eline alıp, yeniden arkasına yaslanması gerekti. Tekrar bacak bacak üstüne atmıştı şimdi. Gerçi gözlerimizin önündeki manzara hala müthiş güzel, müthiş tahrik edeciydi ama, hiç değilse az önceki kadar öldürücü değildi. Yine de, tekrar konuşmaya başlayabilmemiz için biraz zaman geçmesi gerekti.

          Sohbeti karım yönlendiriyordu ve konu Suudi Arabistan'daki yaşamdı. Durmadan bir şeyler soruyor ve Oktay'ı konuşmaya zorluyordu. Bu arada, kendisi dahil hiç birimizin konyak kadehinin boş kalmasına da izin vermiyordu. Hepimiz iyice sarhoş olmuş gibiydik. Alkol, yalnızca karımı değil Oktay'ı da oldukça rahatlatmıştı tabii. Varlığımın onu eskisi kadar rahatsız etmediğini, bana rağmen karıma takıldığını ve doya doya seyrettiğini görebiliyordum. Bunu karım da farketmiş ve gösterisini biraz daha cüretli hale getirmişti. Bacakları sürekli hareket halindeydi.

          Karımın ilk başlarda iklim, çevre, dostluk ilişkileri gibi nispeten geniş bir alana yayılan soruları sonunda kadın erkek ilişkilerine kaymıştı. Oktay böyle bir şeyin orada "söz konusu" bile olmadığını anlatıyordu.

          - "Anlamadım..." dedi karım, "Şantiyelerde yüzlerce kişi birarada çalıştığınızı söyledin. Hepsi erkek mi bunların..?"

          - "Evet... Kimse karısını getirmiyor ki. Zaten getirse de, sokağa çıkaramaz. Ya da çarşaf ve peçe giydirmesi gerekli."

          - "Peki nasıl dayanıyorsunuz bu hayata? Kadınsız yaşamayı nasıl beceriyorsunuz? Yoksa erkek erkeğe bir şeyler mi yapıyorsunuz ha..?"

          Bu sorular, Oktay'ın savunmaya geçmesine neden olmuştu. Suudi Arabistan'a gidenlerin amacı, kısa zamanda para kazanmaktı. Bunun için de bazı zorluklara katlanmaları gerekiyordu. Kadınsız yaşamak elbette ki zordu ama, bunu becermeleri gerekiyordu.

          Bunları anlatırken gözlerini de karımın üstünden bir an bile ayıramamıştı tabii. Şimdi bacakları iyice aralık oturuyordu karım. Etek kumaşından bir tutamını apış arasına sokmuş ve amını örtmüştü yalnızca. Ama bu insanı yatıştıracağına daha da tahrik ediyordu. Bacaklarının beyazlığıyla sert bir kontrast yapan siyah ipekli kumaş parçası, gizlemekten çok "işte burası" diyerek hedef gösteriyor gibiydi. Hafif hareketlerle dizlerini açıp kapamaya da başlamıştı.

          Oktay'ın koltuğunda yeniden rahatsız rahatsız kıpırdanmaya başması dikkatimi çekti. Araştıran gözlerim, benden saklamak için büyük çaba harcadığı şeyi yakalayıverdi hemen. Siki kalkmış, pantolonunun önünü kocaman kabartmıştı.

          Onlar konuşmayı sürdürürlerken, ben de bu işin sonunun nereye varacağını düşünmeye başlamıştım. Karım Oktay'a vermeye kararlı görünüyordu. Bunu ben de çok istiyordum doğrusu. Ankara macerasının tadı hala damağımdaydı. Oktay'ın bu konuda ne düşündüğünü ise ne karım ne de ben, merak bile etmiyorduk. Kurtuluşu yoktu onun. Sorun işin nasıl tezgahlanacağıydı. Onları nasıl yalnız bırakabilirdim acaba?

          Sonunda aklıma gelen ilk şeyi yaptım ve ayağa kalkıp, sehpalardan birinde duran gazeteleri elime aldım. Sonra da Oktay'a;

          - "Siz sohbete devam edin..." dedim, "Ben gazeteleri alıp tuvalete gidiyorum..."

           Kimse sesini çıkarmadı. Yalnızca biran için karımla gözgöze geldik. İkimiz de ne olup bittiğinin farkındaydık. Bakışlarımızla anlaştığımızı hissettim. Onlara yaklaşık yarım saatlik bir süre verdiğimin farkındaydı karım.

          Salonun kapısını arkamdan kapatarak çıktım. Doğruca banyoya gidip, kapısını gürültülü bir biçimde açıp kapattım. Sonra da hiç ses çıkarmadan karanlık mutfağa yöneldim. Gerçi mutfaktan salona giden kapı açıktı ama, karımla Oktay'ın oturduğu yere biraz yan düşüyordu. Buna karşılık küçük servis penceresinden içeriyi olduğu gibi görmek mümkündü. Mutfak taburesine oturup seyretmeye başladım. Onların beni görmelerine ise imkan yoktu.

          Hala karşılıklı oturuyorlardı ama, karımın dizleri arasındaki aralık şimdi çok daha büyümüş, bacakları koltuğun kenarlarına dayanmıştı. Oktay'ın onun niyetini şimdiye kadar anlamış olması gerekiyordu. Hiçbir kadın erkeklerin karşısında böyle oturmazdı ki. Ama o hala biraz tutuktu. Yüzü kızarmış, elleri koltuğun kenarlarını kavramış, öylece oturuyor ve karımın giderek daha da saldırganlaşan sorularına cevap vermeye calışıyordu.

          - "Peki..." diyordu karım, "Diyelim ki, sen de dayandın bu kadar uzun süre kadınsız kalmaya. Benim merak ettiğim, bunun nasıl bir duygu olduğu..."

          - "Zor..."

          - "Zor olduğuna kuşkum yok tabii. Ama galiba sonrası da pek kolay değil gibi.."

          - "Nasıl yani..?"

          - "Şimdi olduğu gibi demek istiyorum..."

          - "Anlamıyorum..."

          - "Anlamayacak bir şey yok ki bunda yavrum... Şu karşımdaki haline baksana. Eriyip gittin bana bakarken..."

          - "Asıl sen kendi haline baksana. Kılığını, karşımda nasıl oturduğunu farketmiyor musun...?

          - "Şikayet mi ediyorsun bundan..."

          - "Doğrusu şikayet edemiyorum."

          - "Yani hoşuna gidiyor, öyle mi..?"

          - "............"

          - "Cevap vermiyorsun ama hoşuna gittiği açıkça belli..."

          - "............"

          - "İstersen ben senin yerine anlatayım ha..? Aklın başından gitti beni seyrederken. Bir saattir karşımda oturmuş, başka hiç bir yere bakmadan beni seyrediyorsun. Kocamın varlığına bile aldırmadan, gözlerinle sikmeye çalıştın beni. O koltuğa oturduğun anda sikin kazık gibi kalkıp, bir daha da inmedi..."

          Oktay'ın sesi çıkmıyordu. Büyülenmiş gibi karımı dinliyordu yalnızca. Kapıdan girdiği andan beri yaşadıkları yetmiyormuş gibi, şimdi bir de böyle köşeye sıkıştırılmanın şaşkınlığı içindeydi.

          - "Bütün istediğin beni sikmek değil mi..?" diye devam etti karım, "Kapıdan girdiğinden beri beni sikmek istiyorsun ve ben de bunun farkındayım. Anlamadığım, şimdi eline fırsat geçmişken hala neden boş durduğun..."

           Bunları söylerken, kalçalarını öne kaydırmış, bacaklarını alabildiğine açmıştı. Artık amını örten o küçük kumaş parçası da yerinden kaymıştı. Kendini tabak gibi açmıştı Oktay'ın önünde. Sonra onun hala hareketsiz oturduğunu görünce de, elini götürüp amıyla oynamaya başladı.

          - "Sen beni seyrederken ben de gözlerimi sikinden ayıramadım bir türlü. Öyle güzel kalkmıştı ki... Bak nasıl sulandım, görüyor musun..? Hadi gel yala beni yavrum... Hadi gel yala..."

          Bu son sözler Oktay için yeterli olmuştu galiba. Salonun kapalı duran kapısına bir göz atıp, ayağa kalktı. Pantolonunun önü çadır gibi olmuştu. İki adımda karımın oturduğu koltuğa ulaştı. Sonra onun alabildiğine açık bacaklarının arasında yere diz çöktü. İki eliyle karımın bacaklarının iç taraflarını okşamaya başladı. Karımın bu temasla titrediğini gördüm. Az önce Oktay'a anlattığı gibi, o da tüm akşam boyunca bu anı bekleyerek tahrik olup durmuştu.

          Oktay'ın aklından benim her an için geri dönebileceğim ihtimali pek çıkmıyordu galiba. Arada bir kapıya bakıp duruyordu. Buna rağmen karıma biraz daha sokuldu ve dizlerinin iç taraflarından öpmeye başladı. Karımın ağzından hafif memnuniyet mırıltıları çıkıyordu. Ama, bu kadarıyla yetinmek niyetinde olmadığı da acıkça belliydi. Elini uzatıp parmaklarını Oktay'ın saçları arasına geçirdiğini ve arkadaşımın başını kasıklarına çektiğini gördüm. Ağzından derin bir inleme sesi çıktı. Başı koltuğun arkasına doğru devrilmişti. Gözleri kapalıydı. Sonunda istediğini elde etmişti. Amını yalatıyordu Oktay'a.

          Bu arada benim durumum da, karımınkinden pek farklı değildi. Oktay'la evin kapısından girip, karımın kendini ona siktirmeyi kafasına koyduğunu anladığımdan beri bu anı bekliyordum. Şimdi isteğimin gerçekleştiğini, karımın yine gözlerimin önünde sikilmek üzere olduğunu görüyor ve alabildiğine heyecanlanıyordum. sikim kalkıp, pantolonumu zorlamaya başlamıştı.

          Gözlerimi, önümdeki manzaradan alamıyordum. Karım şimdi bacaklarını kaldırmış ve Oktay'ın omuzlarına koymuştu. Yüzündeki ifadeden, amının derinliklerinde dolaşan dilin zevkini çıkarmakta olduğunu görebiliyordum. Kalçaları sürekli hareket halindeydi.

          - "Ohhhhh ne güzel yalıyorsun..." diye inledi, "Dilin küçük bir sik gibi sanki... Tadım hoşuna gitti değil mi..? Ohhh hoşuna gitti değil mi..?"

          Oktay'ın ona cevap verecek hali yoktu. Tüm benliğiyle karımı yalamaya konsantre olmuştu. Çıkardığı şapırtılı sesleri duyup. daha da çok tahrik oluyordum. Sonra karımın vücudunun bir yay gibi gerilip büküldüğünü gördüm.

          - "Immmhhhhh..." diye inledi tüm vücudu titrerken.

          Belini getiriyordu.

          Oktay aniden doğrulup ayağa kalktı. Hızlı hareketlerle kemerini çözüp, fermuarını açtı. Sonra da, donuyla birlikte pantolonunu dizlerine kadar indirdi. Şimdi müthiş bir manzara çıkmıştı ortaya. Doğrusu sikinin bu kadar büyük olduğunu ben de bilmiyordum. Benim sikim de, Fehmi'ninki de, onunkinin yanında oyuncak gibi kalıyordu.

          Manzara, karımın hemen kendine gelmesine neden oldu. Bir anda koltukta doğrulmuş ve sağ elininin parmaklarını, o kocaman sikin çevresine dolamıştı bile. Zevkten kaymış gözlerle, elindekini hayran hayran seyrettiğini görebiliyordum. Bir taraftan da giderek öne doğru eğiliyor, yüzünü Oktay'ın sikine yaklaştırıyordu. Sonra dilini uzatıp, onun tıpkı bir mantar gibi şişip morarmış başına dokundurdu. Neredeyse aynı anda patladı Oktay. Ağzından homurtular çıkararak, peşpeşe salvolar halinde fışkırtıyordu. O kalın, kıvamlı erkeklik sıvısı, karımın yüzüne ve şimdi alabildiğine açık duran ağzına fışkırıyordu. Tanrım, ne kadar müthiş bir manzaraydı bu.

          Oktay'ın ne kadar abazan olduğunu, bundan daha iyi anlatacak bir şey olamazdı. Karımın dilinin tek bir dokunuşu bile yetmişti ona. Tüm akşam boyunca tahrik olmak, taşaklarını belle doldurup patlatırcasına şişirmiş olmalıydı. O kocaman sikinden fışkıran sıvılar tükenmek bilmiyordu. Karım, ağzına gelenleri yutmaya çabalıyordu. Yüzünün her yeri, hatta bir gözü bile isabet almıştı bu arada. Onu bu halde görmek, daha da çok tahrik olmama neden olmuştu.

          Karım da mahvolmuştu tabii. Kalçaları hareketlenmiş, koltuğun üstünde sağa sola çalkalanıyordu. Sanki birinin kucağına oturmuş ve onun sikini dibine kadar içine almış gibiydi. Vücudunun hafif kasılmalarını farkettiğimde, onun da getirdiğini anladım.

          Sonunda duruldu Oktay. Karım başını geriye atmış, arkadaşımın gözlerinin içine bakıyordu. Sonra elini götürüp yüzündeki belleri silmeye başladı. Parmaklarını daha sonra ağzına götürüyor, tek tek yalayıp emerek temizliyordu. Yüzündeki ifadeden, yaptığı şeyden ne kadar çok hoşlandığını anlamak mümkündü. Kendinden geçmiş gibiydi.

          Bu arada Oktay da, iki eliyle karımın omuz başlarından tutmuş, ona biraz daha sokulmuştu. Sertlik ve büyüklüğünden hiç bir şey kaybetmemiş olan o kocaman siki, şimdi karımın yüzüne değiyodu. Abazanlığının, öyle bir iki kez getirmekle giderilemeyeceği açıkça belliydi. Karım da onun ne istediğini anlamıştı zaten. Dudaklarını aralayarak bekledi. Oktay daha da sokuldu ona. Sonra kalçalarının küçük bir hareketiyle, sikinin başını karımın ağzına sokuverdi.

          Gözleri kapalıydı karımın. Yanaklarının içeri çökmüşlüğünden, ağzının içindeki siki, üstündeki o küçük delikten Oktay'ın içindeki her şeyi çekip almak istercesine hırsla emdiğini anlıyordum. Onun böyle emmeyi ne kadar sevdiğini, o güzelim ağzının neler yapabileceğini benden iyi kimse bilemezdi. Oktay'ın yüzündeki ifadeden, zevkten mestolmuş olduğunu farkediyordum. Kendini tümüyle bırakmıştı.

          Sonra karımın elleri de girdi devreye. Biriyle yeniden Oktay'ın sikini dibinden kavramıştı. Öbür eli de, arkadaşımın iri birer torbaya benzeyen taşaklarını avuçlamış okşuyordu. Burnundan kaçırdığı küçük inlemeler, yaptığı şeyden ne kadar zevk aldığını belli ediyordu. Bir süre sonra başı da hareketlendi. Artık Oktay'ın sikini ağzına sokup çıkarmaya koyulmuştu.

          Olduğum yerde duramaz olmuştum. Bu kadar tahrik olmaya nasıl dayanacağımı bilemiyordum. sikim patlayacak gibiydi. Eski arkadaşım Oktay, aylardan beri süren abazanlığını, yalnızca bir kaç saat önce tanıştığı karımın üstünde gideriyordu. Hem de gözlerimin önünde. Gerçi onun seyredildiğinden haberi yoktu ama, şu anda içinde bulunduğu duruma bakarak, haberi olsa da pek aldırmayacağı sonucunu çıkarıyordum. Salonu, tuvalete gitmek bahanesiyle terketmemden sonraki ilk dakikalarda yaşadığı güvensizlik ve huzursuzluktan, tümüyle sıyrılmış gibiydi.

           Karımın başının hareketleri, giderek uzun ve yumuşak sikişme hareketlerine dönüşmüştü. En dibinden sımsıkı kavradığı siki, gırtlağına kadar ağzına alıyor, sonra en ucuna kadar çıkarıyor ve bu hareketleri aralık vermeksizin tekrarlıyordu. Oktay'ın adelelerinin yavaş yavaş kasılmaya başladığını, vücudunun hafifçe geriye büküldüğünü görebiliyordum. Fazla dayanamayacağı belliydi. Ağzından kaçan homurtu, yanılmadığımı kanıtlamaya yetti.

          Birden durdu karım. Şimdi küçük eli, Oktay'ın sikinin dışarda kalan kısımları üstünde ileri geri hareket ediyor, onu adeta sağıyordu. Bu sefer karımın ağzının içinde fışkırtıyordu eski arkadaşım. Sevgili karım da, kendinden geçmiş bir halde ağzına dolan tohumları yutuyordu. Sonra onun da beli büküldü, vücudu sarsılmaya başladı. Tekrar belini getiriyordu karım. Sonra Oktay biraz geri çekilip, sikini karımın ağzından kurtardı. Tanrım, hala alabildiğine dim dik, alabildiğine kocamandı. Karım da, tıpkı benim gibi, gözlerini alamıyordu bu manzaradan.

          - "Hadi sik beni n'olursun..." diye yalvardı.

          Oktay'ın istediği de buydu zaten. Eğilip karımın bacaklarını, dizlerinin iç taraflarından yakaladı ve havaya kaldırdı. Sonra da göğsüne doğru bastırdı. Şimdi alabildiğine açılmıştı karım, eski arkadaşımın önünde. Elini bacaklarının arasından uzatmış, biran önce içine girmesini istediği siki yakalamaya çalışıyordu. Oktay biraz sokulunca da başardı bunu. Bundan sonrası çok hızlı geçti. Karım elindeki sikin kocaman başını amının dudaklarına dayar dayamaz bastırdı Oktay.

          - "Ohhh geçir yavrum..." diye inledi karım, "Ohhh sik beni... Sik beni... Ohhhhh..."

          Tek bir harekette, dibine kadar geçirmişti Oktay. Karımı koltuğun üstüne ikiye katlayıp, üzerine yarı uzanmış ve o koca sikini sonuna kadar sokmuştu. Kısa biran için öylece durdular. Sonra Oktay pompalamaya başladı.Tanrım, gözlerimin önünde seyretmeye doyum olmayacak bir manzara vardı şimdi. Eski arkadaşım karımı hırsla, eze eze beceriyordu. Arabistan çöllerindeki tüm abazanlığını giderircesine sikiyordu karımı.

          Fazla dayanamayacağımı biliyordum. Titreyen parmaklarımla pantolonumun önünü çözüp sikimi dışarı çıkardım. Her an getirebilirdim. Ama ben beklemek, onlarla birlikte gelmek istiyordum. Gözlerim hiç bir şeyi kaçırmamacasına üzerlerinde kitlenip kalmıştı. Böyle gaddarca sikilirken öyle güzeldi ki karım. Gözleri yarı kapalı Oktay'ın zevkten çarpılmış yüzünü seyrediyordu. Amına bir piston gibi girip çıkan o kocaman sikin verdiği zevkle büyülenmiş gibiydi.

          Oktay gerçekten de gaddarca sikiyordu karımı. Sikini en ucuna kadar çıkarıp, sonra hırsla dibine kadar geçiriyordu. Her sokuşunda kasıkları karımın apışına şiddetle çarpıyordu. Sanki biri, ağır bir tempoyla elini çırpıyor gibi sesler çıkıyordu. Karım kendini öyle bir kaptırmıştı ki, sesi bile çıkmıyordu. Buna karşılık vücudu Oktay'ın altında kıpır kıpır, kıvrım kıvrımdı. O kocaman sik içine girip çıktıkça bükülüyor, kıvranıyordu.

          Peşpeşe iki kere getirmek, Oktay'ı rahatlatmıştı tabii ki. Yoksa şimdiye kadar dayanamazdı herhalde. Karımın daracık amının eski arkadaşımın kocaman sikini nasıl sarıp sıkıştırdığını tahmin edebiliyordum. Yüzündeki ifade, yanılmadığımın kanıtıydı. Üstelik giderek hızlanıyordu hareketleri.

          Sonunda öyle bir hale geldiler ki, ikisi de kontrolü tümüyle yitirdi. Elimi sikime götürüp, yavaşça okşamaya başladım. Karımla Oktay'ın doruğa ulaşmaların an meselesi olduğunu görebiliyordum. Artık ikisinin de ağzından inlemeler, homurtular çıkmaya başlamıştı. Sonra Oktay'ın tüm vücudu gerildi. Bir an için durdu eski arkadaşım. Peşinden de tüm hırsıyla dibine kadar geçirdi karıma. Kıçının yanakları kasılıyor, açılıp kapanıyordu. Tanrım, bu sefer karımın amının en dibine fışkırtıyordu.

          Karım çıldırmış gibiydi. İnliyor, çırpınıyor, ağzından küçük çığlıklar kaçırıyordu. O kocaman sikin içinde patlamasıyla kendinden geçmiş gibiydi. Zangır zangır titrediğini görüyordum. Onun da beli geliyordu. Benim beklediğim de buydu işte. Tohumlarım fışkırmaya başladı. Dizlerim titriyordu.

          Kendime gelmem biraz zaman aldı. Salonda ise karımla Oktay da toparlanmaya çalışıyorlardı. Oktay'ın pantolonunu çektiğini görünce, sessizce içeriye, banyoya gittim yeniden. Sonra da kapıyı gürültüyle açıp kapadım. Gelmek üzere olduğumu duysunlar istiyordum. Yine de acele etmeden döndüm salona. Kapıyı açtığımda, bıraktığım gibi karşılıklı oturuyor buldum onları. Tek fark, ışıkların biraz daha kısılmış olmasıydı. Böylece, yüzlerindeki kızarıklığı görmem zorlaşmıştı. Doğrusu buna gerek duymuyordum. Görmek istediğim her şeyi, en ince ayrıntısına kadar görmüştüm zaten.

           En normal sesimi kullanıp, onlarla konuşmaya başladım. Alabildiğine rahattım.Oktay'ın durumu biraz farklıydı tabii. Eskisine oranla iyice tutuk ve sinirli bir hali vardı. Benimle konuşurken gözgöze gelmemeye dikkat ediyor gibiydi. Kaşla göz arasında karımı sikmekten ötürü utanç duyuyor gibiydi. Ama bu durum beni fazla ilgilendirmiyordu doğrusu. Eski arkadaşımın kendi içinde halletmesi gereken bir sorundu bu.

          Karım ise gözlerini benimkilerden ayırmıyordu sanki. Hem şeytanca anlamlarla doluydu gözleri, hem de merakla. Her şeyi seyredip seyretmediğimi öğrenmek istiyor gibiydi. Biraz önce sikildiği koltukta, eteği yine iyice sıyrılmış ve bacakları hafifçe aralık otururken o kadar tahrik ediciydi ki, sikim yeniden kalkıp, kazık gibi olmuştu.

          Sonra Oktay, tuvalete gitmek için yerinden kalktı. Galiba kendini biraz daha toplamak, biraz daha çekidüzen vermek istiyordu. O gözden kaybolur kaybolmaz, karım bacaklarını alabildiğine araladı. Şimdi her şey, tüm taze sikilmişliğiyle gözlerimin önündeydi. Bacaklarının iç taraflarıyla kasıklarındaki kumral kıllar sırıl sıklamdı. Amının şişmiş ve hala açık duran dudaklarının arasında, hafifçe peltelenmiş erkeklik sıvıları görünüyordu. Çıldıracak gibi olmuştum. Tekrar gözgöze geldik. Yüzündeki ifade ve bakışlarından akan sikilme isteği başımı döndürüyordu. Gözlerini gözlerimden ayırmadan, tıpkı Oktay'a da yaptığı gibi, elini götürüp kendiyle oynamaya başladı. Uzun orta parmağı bir anda giriverdi içine. Küçük bir inleme kaçırdı ağzından. Sonra parmağını amından çekip ağzına götürdü ve emmeye başladı.

          Bu kadarına dayanamazdım doğrusu. Bir anda fırladım yerimden. İki adımda oturduğu koltuğun önüne ulaştım. Gözlerini gözlerimden biran bile ayırmadan, içine sokup çıkardığı, üzerine Oktay'ın tohumları bulaşmış parmağını emmeyi sürdürüyordu karım. Pantolonumun fermuarını indirip, çatlayacakmışcasına zonklayan sikimi dışarı çıkardım. Karımın gözleri parladı. Boştaki elini uzatıp, onu kavradı ve pompalamaya başladı.

          Neredeyse o anda geliyordum. Biraz daha sokuldum ona. Parmağını çıkarıp ağzını açtı ve dudakları sikimin üzerine kapandı. Fırın gibi sıcacıktı ağzının içi. İki elimle saçlarından yakalayıp biraz daha soktum. Bu kadar tahrik olmaya dayanamayacaktım artık. Kendimi tutmama olanak kalmamıştı. Tohumlarımı karımın gırtlağına fışkırttım.

          Aynı anda karımın da vücudu titremeye başlamıştı. Benimle birlikte o da belini getiriyordu. Ama bir taraftan da sikimi bırakmıyor, sanki içimi boşaltmak istermişcesine hırsla emiyor, ağzına boşalan tohumlarımı iştahla yutuyordu. Gözleri kapalı, kendinden geçmiş bir haldeydi. Sonunda ikimiz de durulduk. Biraz geri çekilip sikimi tekrar pantolonuma soktum. Karımla hala gözgözeydik. İçerden banyo kapısının açılıp kapandığını duyduk. Oktay işini bitirmiş geliyordu.

          - "Daha istiyorum sevgilim..." dedi karım, gözlerini benimkilerden ayırmadan, "N'olursun..."

          Tanrım, hala doymamıştı. Açıkça söylemiyordu ama, Oktay'la biraz daha sikişmek istediğini anlamamak elde değildi. Onlara bir şans daha vermemi bekliyordu. Eski arkadaşımın kocaman sikini tekrar yemek istiyordu karım. Tam her şeyin bittiğini düşünürken, tekrar başlayacaktık. Bu arada, Oktay salona gelmeden yerime otursam iyi olacaktı. Getireli henüz saniyeler olmuştu ama, karım sikimi yeniden kaldırmaya başarmıştı işte. Böyle ayakta dururken, pantolonumun önünün tekrar bir çadır gibi kabardığını görüyordum. Şimdi kendini biraz toplamış görünen Oktay yerine oturup tekrar karımla konuşmaya başladığında, ben de onlara yeni bir sikişme fırsatını nasıl verebileceğimi düşünmeye başlamıştım. Salondan ayrılıp, ikisini yeniden ve en azından bir süre için geri gelmeyeceğime emin olmalarını da sağlayarak başbaşa bırakmak için, bir şeyler bulmalıydım. Üstelik bunu yaparken Oktay'ın durumu anlamasını da istemiyordum. Karımı benim haberim olmadan siktiğini sanması daha doğruydu. Üstelik böylesini daha heyecan verici buluyordum galiba. Neyse ki, bir şeyler bulmak için biraz zamanım vardı. Karımın da, her şeye yeniden başlamanın hazırlıklarını yapmak için, böyle bir süreye ihtiyacı olmalıydı her halde.

           Gözlerimi yerden kaldırıp ona baktığımda, yanılmadığımı anladım. Karım tekrar gösteriye başlamıştı bile. Bacak bacak üstüne atmış, eteği de öyle bir sıyrılmıştı ki, o baştan çıkarıcı ve yusyuvarlak kalçalarından biri, neredeyse tümüyle gözlerimizin önüne serilmişti. Oktay yeniden huzursuz olmuştu tabii. Ama bu, akşamın ilk saatlerindeki huzursuzluğundan biraz farklıydı.

          Önceki, ne olacağını tam bilememenin getirdiği bir huzursuzluktu. Ama, yanlarında bulunmadığım yarım saatlik süre içinde karımı orada, şimdi hala oturmakta olduğu koltuğun üstünde düzmüş olması, doğal olarak, tüm belirsizlik belirtilerini ortadan kaldırmıştı. Artık karımın amacını kesinlikle biliyordu. Bu da onu daha çok heyecanladırıyor olmalıydı. Tek aksayan taraf, benim de yanlarında olmamdı. Durumu çakabileceğimden duyduğu endişeydi, şimdi onu huzursuz eden.

          Karım yerinden kalkıp, boşalmış kahve fincanlarını toplamaya başladı. Sonra yine arkası bize dönük olarak eğilip, tepsiye dizdi. Özellikle yavaş hareket ediyordu. Eteği yine kalçalarına kadar sıyrılmıştı. İşini tamamlayıp elinde tepsiyle mutfağa gidene kadar, Oktay'ın da benim de sesimiz bile çıkmadı. Gözlerimizi, karım mutfak kapısından geçip gözden kaybolana kadar, attığı her adımda fıkır fıkır oynayan, başdöndürücü bir biçimde çalkalanan kalçalarından alamamıştık ikimiz de.

          Kısa bir süre sonra döndüğünde de, dillerimiz daha yeni çözülmüştü ama, bu sefer de konyak bardaklarını götürmeye gelmiş ve onları elindeki tepsiye dizerken, yeni bir şov sergilemişti. Kendi bardağı, koltuğun yanında, yerde duruyordu. Onu almak için arkası yine bize dönük olarak eğildiği an, şovunun tepe noktası oldu. Bacaklarını neredeyse hiç bükmemişti eğilirken. Bu nedenle de eteği neredeyse beline kadar sıyrılmıştı. Çıplak kıçı olduğu gibi gözlerimizin önündeydi.

          Oktay, benden çok daha yakındı karıma. Bir metreden daha az bir uzaklıktan, tam önündeki baştan çıkarıcı manzaraya kendini kaptırıp gitmişti. Karım tekrar doğrulurken gözlerimi kaçırıp, başka yerlere baktım. Oktay da, az önce seyrettiğini benim görmediğim sonucuna vararak biraz rahatladı. Bu arada ben de, karımın ne istediğini anlamıştım. Bir süreden beri ısrarla kıçını gösteriyordu Oktay'a. Bunun tek bir amacı olabilirdi. Götünü de vermek istiyordu arkadaşıma.

          Bunu kavramak, kendimi yeni bir heyecan dalgasına kaptırmama neden oldu. Ama biraz da endişeyle karışık bir heyecandı bu. Oktay'ın o kocaman siki, sevgili karımın küçük göt deliğine nasıl girecekti ki? Bir anda bundan başka bir şey düşünemez olmuştum. Gözlerimin önünde hayali resimler uçuşmaya başlamıştı. Giderek daha çok tahrik olduğumu hissediyordum. Bir taraftan da sabırsızlanıyor ve bu anın biran önce gelmesini istiyordum. Bunun için onları başbaşa bırakmanın bir yolunu bulmam gerektiğinin farkındaydım ve beynim yıldırım gibi çalışıyordu.

          Karım bara gidip, sormaya gerek bile duymadan hepimize viski getirmiş, sonra da eteğini biraz daha sıyırıp kendini biraz daha fazla göstermeye özen göstererek yerine oturmuştu.

          Viskimi bitirene kadar bir çözüm bulmakta kararlıydım. Sonunda buldum da. Aslında Oktay'ın bunu yutup yutmayacağı da pek umurumda olmamaya başlamıştı galiba.

          - "Hadi biraz yürüyüşe çıkalım..." dedim birdenbire, "Siz oturmaktan sıkılmadınız mı..?"

          Teklif Oktay'ı bayağı şaşırtmıştı tabii. Karım ise böyle bir şeyi beklediği için hazırlıklıydı.

          - "Sen çıkıp biraz dolaş istersen..." deyip, sonra da Oktay'ın konuşmasına fırsat bile vermeden ekledi, "Oktay'ın da çıkacağını sanmıyorum. Ayrıca beni evde yalnız bırakacak değil ya..."

          İşte sorun çözülmüştü. Oktay hala şaşkındı ama bu konuda yapabileceğim bir şey yoktu. Bu arada düşündükçe yeni çözümler de gelmeye başlamıştı aklıma.

          - "İyi..." dedim, "O zaman ben biraz yürüyeyim. Hatta caddeye kadar inip sigara da alayım kendime..."

          Çıkarken, yine salonun kapısını kapamaya özen gösterdim. Sonra da sokak kapısını açıp kapadım ve gürültü çıkarmadan yine mutfağa geçip önceki yerime yerleştim. Ama bu sefer her şey çok hızlı gelişiyordu. Gözlerimi salona çevirdiğimde, karım yerinden kalkıp Oktay'ın koltuğunun önüne gelmişti bile. Sonra yavaşça eski arkadaşımın bacakları arasında, halının üstüne diz çöktüğünü gördüm.

          Aceleci elleriyle onun pantolonun önünü çözüp indirmesi ve yeniden kazık gibi olmuş o kocaman sikini dışarı çıkarıp okşamaya başlaması ise yalnızca saniyeler sürmüştü. Bir taraftan da, hayran gözlerle seyrediyordu elindekini. Haksız sayılmazdı. O anda Oktay'la aramdaki tek benzerlik, ikimizin de siklerinin alabildiğine kalkmış olmasıydı. Ama, aşağılık duygusuna kapılmama neden olacak kadar ciddi bir büyüklük farkı vardı organlarımız arasında. Karımın böylesine kocaman bir şeyi küçük götüne yemek istediğini bilmek, heyecanımı daha da arttırıyordu.

          - "Hala anlayamıyorum o kadar zaman kadınsız kalmaya nasıl dayandığını..." dedi karım Oktay'a.

          - "Söyledim ya, çok zordu..."

          - "Böyle bir sikin o kadar zaman kullanılmadan kaldığına inanmak da zor ama..."

          - "........."

          - "Sustuğuna göre, anlatmak istemediğim bir şeyler var anlamını çıkarıyorum..."

          - "........."

          Gerçi Oktay susuyordu ama, karımın onu konuşturmaya kararlı olduğu belliydi. Bunun için her yolu deneyeceğini biliyordum. Şimdilik işi ağırdan alıyordu biraz. Ama boş da durmuyordu tabi. Başı arkadaşımın sikine doğru eğilmeye başlamıştı bile. Sonra dilini dışarı çıkardı ve o kocaman sikin dev bir mantara benzeyen başını yalamaya koyuldu. Oktay'ın vücudunu hafifçe kasıldı bu temasla. Kalçaları, sanki elinde değilmiş gibi biraz yükseldi koltuktan. Sonra karım çılgın şeyler yapmaya girişti.

          Dili en tepesinden en dibine kadar her yerinde dolaşıyordu Oktay'ın sikinin. Sanki kocaman bir dondurmayı yalıyormuş gibiydi. Gözlerimi bu manzaradan alamıyordum. Ben de, karım da, Oktay da, kendimizden geçmiş gibiydik o anda. Karım ağzını açıp arkadaşımın sikini yarıya kadar yuttuğunda, çıldıracak gibi oldum. O yumuşacık dudaklar sanki benim sikimin üzerine kapanmış gibi bir duyguya kapılmıştım. Bu nedenle karım geri çekildiğinde de, Oktay'la birlikte ben de irkildim. Karım konuşmak istiyordu.

          - "Ağzım hoşuna gidiyor mu..? Söyle bana, ağzımı sikmek güzel mi...?"

          - "Çok..."

          - "Suudi Arabistan'da böyle güzel ağızlar var mıydı peki..?"

          - "Seninki gibi ağız öyle her yerde bulunan bir şey değil ki yavrum..."

          - "Anladım, benimki gibi yoktu belki ama, yine de bazı ağızlar vardı orada öyle mi..? Ama kadın olmadığını söylediğine göre, erkek ağzı olmalıydı herhalde..."

          - ".........."

          -"Bak yine susuyorsun... Ama önemi yok. Sussan da anlıyorum ben..."

          - "Sen de çok konuşuyorsun... Halbuki ağzının yapabileceği güzel şeyler de var... Hadi, sus ve ağzını ver bana..."

           - "Ağzımda mı patlatmak istiyorsun yine... Ohhh bu çok hoşuma gidiyor, biliyorsun değil mi...?"

          Şimdi karımın dudakları, yeniden o kocaman sikin çevresine dolanmıştı. Başı hızla aşağı yukarı hareket ediyor, Oktay'ın siki kimi zaman en ucuna kadar dışarı çıkıyor, kimi zaman yarıdan fazlası karımın ağzında kayboluyordu. Eski arkadaşımın başı koltuğun arkasına yaslanmıştı. Gözleri kapalıydı. Parmakları, oturduğu koltuğun kollarına iki taraftan kavramıştı.

          Karım da iyice çıldırmıştı. Burnundan iniltiler çıkarıyordu. Bir eliyle Oktay'ın sikini dibinden kavramış, diğeriyle onun bacağına tutunmuştu. Dizleri yerde, kıçı havadaydı. Vücudu kıvrılıp bükülüyordu. Eteği beline kadar sıyrılmış, o başdöndürücü güzellikteki kalçaları olduğu gibi meydana çıkmıştı. Vücut hareketleri, bir süre sonra kalçalarının bükülüp kıvrılmasına, çalkalanıp dalgalanmasına dönüştü. Şimdi beni gerçekten deli eden bir manzara vardı gözlerimin önünde.

           Karım, Oktay'ın sikini hırsla emerek ağzına sokup çıkarırken, bir yandan da, sanki arkasındaki görünmeyen biriyle sikişiyormuş gibiydi. Bu düşünce, beynimin içinde tıpkı bir dinamit gibi patlamıştı. Karımın iki erkeğin arasına sıkışıp, aynı anda amından ve ağzından sikildiğini hayal etmek beni öylesine tahrik etmişti ki, şimdiye kadar olan her şey gözümdeki değerini yitiriyordu.

          Oktay'ın ellerinden birini uzatıp parmaklarımı karımın saçları arasına soktuğunu gördüğümde, getirmek üzere olduğunu anladım. Gerçi karımın ağzına çok dayanamayacağını biliyordum ama, şimdiye kadar bir kaç kez getirdiği için, yine de, işinin bu kadar kolay biteceğini sanmıyordum doğrusu. Kalçaları koltuktan yükselmişti. Bir taraftan sikini karımın ağzına daha çok sokmaya çalışıyor, bir taraftan da eliyle onun güzelim başını kucağına bastırıyordu. Sonra vücudu sarsılmaya başladı.

          Aynı anda karım da çılgına dönmüştü. Çıkardığı seslerden, ağzına fışkıran tohumları yutmaya çalıştığını anlıyordum. O da getiriyordu belini.Durulduklarında, ikisi de halsiz düşmüş gibiydiler. Karım, Oktay'ın bacakları arasında yere oturmuş, başını bir bacağına yaslamıştı. Ama elindeki siki da bırakmamıştı. Gerçi şimdi biraz boynu bükülmüş gibi duruyordu ama, hala kocamandı eski arkadaşımın siki.

           Bir süre öylece kaldılar. Sonra karımın eli yeniden hareketlendi. Parmakları Oktay'ın taşaklarından başlayarak yukarılara kadar tırmanıyor, sonra tekrar aşağı iniyordu. İstediğini bildiğim şeyi henüz elde etmemişti karım. İçindeki güçlü arzu, parmaklarından Oktay'ın tenine geçiyor ve onu etkiliyordu. Akıl almayacak kadar kısa bir süre içinde, siki en az eskisi kadar büyümüş, taş gibi sertleşmişti.

          - "Başka ne yaptın orada peki..?" diye sordu karım.

          - "Sen beni sorguya çekmekten zevk alıyorsun galiba..."

          - "Sorguya çekmiyorum ki... Yalnızca merak ediyorum o kadar. Üstelik senin ne yaptığını değil, sikinin ne yaptığını merak ediyorum."

          - "Hoşuna mı gidecek öğrenmek..?"

          - "Ohh tabii hoşuma gidecek..."

          - "Sence ne yapmış olabilir sikim..?"

          - "Çok şey... Açıkça söylemesen bile, birilerinin ağzına girmiş mesela... Belki birilerinin götüne de girmiştir..."

          - "............"

          - "Bak yine susuyorsun işte... Ancak böyle, konuşmadan itiraf edebiliyorsun galiba... Utanıyor musun yoksa... Ne var ki utanacak peki..?"

          - "Yooo utanmak değil de..."

          - "Utanmıyorsan anlat bana o zaman... Hadi anlat nasıl siktiğini... Müthiş bir şey olmalı değil mi..? Bu kocaman sikin küçük bir deliğe girmesi müthiş olmalı... Düşündükçe başım dönüyor... Ohhh, hadi anlat bana..."

          - "..........."- "Peki anlatma o zaman... Vazgeçtim... Onun yerine gel beni götümden sik hadi... Hadi sik götümü n'olursun..."

          Yanılmadığım çıkmıştı ortaya. Karım, eski arkadaşımın o kocaman sikini götüne istiyordu. Üstelik acele de ediyordu bunun için. Bir anda fırlamıştı yerinden. Oktay da yerinden doğrulmaya çalışıyordu ama, karım onu göğsünden geri itti koltuğa.

          - "Öyle değil yavrum... Sen sokma bana. Ben alayım onu içime olur mu..? Sen sokarsan, parçalarsın beni sonra..."

           Konuşurken, Oktay'a sırtını dönmüştü karım. Belini büküp hafifçe öne eğildiğini gördüm. Bir eli bacaklarının arasına gitti. Tam göremiyordum ama, amındaki vıcık vıcık kaygan sıvıları alıp götüne sürdüğünden emindim. O küçük deliğini hazırlıyordu. Sonra Oktay da arkadan elini götürdü karımın kıçına doğru. Tüm parmaklarını bükmüş, bir tek orta parmağını ileri uzatmıştı.

          - "Ohhh sok parmağını götüme yavrum..." diye inledi karım, "Sok parmağını öyle... Bak ne güzel açılıyor... Hadi sok çıkar biraz..."

           Oktay'ın önceleri yavaş hareket eden eli, giderek hızlanmaya başlamıştı. Parmağını karımın göt deliğine sokuyor, çıkarıyor, tekrar sokuyordu. Yüzündeki ifadeden, yaptığı şeyden son derece hoşlandığı belliydi. Başka türlü de olamazdı zaten. Hemen burnunun dibinde duran o çıldırtıcı güzellikteki kalçalar aklını başından almış gibiydi.

          Karım gözlerini kapamış, kendini tümüyle içine girip çıkan parmağa bırakmıştı. Vücudu hafif hafif titriyordu. Onu çok iyi tanıdığım için, Oktay'ın biraz daha devam etmesi halinde, yine belini getireceğini biliyordum. Şimdi iyice öne eğilmiş, saçları, yanakları iyice kızaran yüzünü örtmüştü. Birden küçük bir çığlık kaçırdı ağzından. Titremeleri çoğalıp, çılgınca bir tempoya ulaştı.

          İşte yine belini getiriyordu. Onu hemen kendine getiren, Oktay'ın durması oldu. Karım gelirken o küçük deliğinin nasıl sıkıştığını biliyordum. Eski arkadaşım parmağının böylesine yumuşacık bir mengenede ezilmesinden etkilenerek durmuştu herhalde. Ama karım hoşlanmamıştı bundan. Bacaklarını iyice açarak, Oktay'ın bacakları arada kalacak şekilde sokuldu. Sırtı hala ona dönüktü. Sağ elinin bacaklarının arasından uzanıp o kocaman siki kavradığını gördüm. Dizlerini bükerek, kalçalarını arkadaşımın kucağına doğru indirdi. Tanrım, bu allameyi gerçekten de almak istiyordu götüne.

          Sırf dikkat kesilmiş, hiç bir şeyi kaçırmamaya çalışarak izliyordum onları. Karımın tüm vücudunun titremesinden, Oktay'ın sikinin göt deliğine değdiğini anladım.

          - "Ohhhh ne kadar güzel..." diye inledi karım, "Tanrım, ateş gibi yanıyor sikin..."

          Kalçaları, çok küçük hareketlerle çalkalanıyor, yavaş yavaş oturuyordu Oktay'ın kucağına. O küçük delik yavaş yavaş açılıyor olmalıydı. Birden sarsılarak durdu. Aynı anda yeni bir küçük çığlık kaçtı ağzından. O kocaman sikin başı içine girmiş olmalıydı. Oktay iki eliyle onu belinden kavradı bir anda.

          - "Ahh ne güzel girdi, gördün mü yavrum..?" dedi karım, "Ohhh ne güzel açıldı götüm, görüyor musun..? Ama n'olur acele etme sen... Bırak ben alayım onu içime... Sen kımıldama n'olursun yavrum..."

          Başı hala öne eğikti ve saçları nedeniyle yüzünü göremiyordum. Onun yerine, tüm dikkatimi kalçalarının büyüleyici hareketlerine vermiştim. Artık yalnızca iki yana çalkalanmıyordu kalçaları. Küçük hareketlerle yukarı aşağıda da oynamaya başlamıştı. Her seferinde Oktay'ın kucağına biraz daha çok oturuyor, onu biraz daha çok alıyordu içine. Sonunda bacaklarının arasından uzatıp Oktay'ın sikini sımsıkı kavradığı elini de çekti geriye. Şimdi iki eliyle koltuğun kenarlarını kavramıştı. Kalçalarının hareketleri, giderek kontrolden çıkıyor gibiydi.

           Bu ne kadar sürdü bilmiyorum. Zaman kavramını yitirmiş gibiydim. Sonunda karımın kalçaları Oktay'ın kucağına yapıştığında, sikimin zonklamaları dayanılmaz hale gelmişti. Sonra karım başını geriye attı. Şimdi yüzünü olduğu gibi görüyordum. Gözleri kapalı, ağzı yarı açık ve tüm yüz hatları geriliydi. Aldığı zevkin aynası gibiydi yüzü.

          Tanrım, o kadar güzeldi ki o anda. Önümdeki seyrine doyum olmaz manzara, karım Oktay'ın kucağında hareket etmeye başladığında daha da güzelleşti. Şimdi ayakları ve koltuğun kenarlarını kavrayan ellerinden destek alarak, arkadaşımın kucağına oturup kalkmaya başlamıştı. Göremiyordum ama, o kocaman sikin arkasına girip çıktığını anlıyordum. Küçük deliği gittikçe daha çok açılıyor, gevşiyor olmalıydı. Hareketleri hızlanmaya başlamıştı.

          Sonra birden durdu. Vücudunun belden yukarı kısmını Oktay'ın göğsüne bıraktı. Ayaklarını kaldırıp, bacaklarını karnına doğru çekti ve ayakkabılarını topuklarından yakaladı. Şimdi Oktay'ın kucağında tabak gibi açmıştı kendini. Dehşet bir manzara vardı gözlerimin önünde. Artık görmek istediğim her şeyi görüyordum. Arkadaşımın siki, neredeyse dibine kadar gömülmüştü karımın götüne. Hemen onun üstünde de, insanı çıldırtan başka bir manzara vardı. Karımın artık iyice şişip vıcık vıcık bir hale gelmiş olan amının, neredeyse tam içine bakıyordum durduğum yerden.

          - "Hadi şimdi sik beni..." diye inledi karım, "Ohh hadi şimdi istediğin gibi sik beni yavrum..."

          Sanki bunu bekliyordu Oktay. Hırsla pompalamaya başladı. İki eliyle karımı memelerinden yakalamış, üstünde tutuyordu. Delirecek gibi olmuştum. O kocaman sikin karımın küçük götüne girip çıkışını, en ince ayrıntısına kadar görüyordum artık. Karım da, Oktay da, ben de zevkten uçmuştuk.

          Gözlerim karımın amına her takıldığında, elektrik çarpmış gibi oluyordum. Oktay arkasına sokup çıkarırken dudakları açılıp kapanıyor, sanki içine girecek ikinci bir sik için yalvarıyordu, o güzelim şey. Bu, öncekinden de müthiş bir manzaraydı. Hemen oracıkta ikinci bir erkek olmayışına, karımın bacaklarının arasına girip onu aynı anda amından sikmeyişine hayıflanıyordum.

           Titreyen ellerimle pantolonumu çözüp, patlama raddesine gelen sikimi dışarı çıkardım. Gözlerimi karımın gittikçe daha çok açılan amından ve götüne bir piston gibi girip çıkmakta olan sikten bir an bile ayırmadan, okşamaya başladım. Belimi getirmem an meselesiydi.

          Ama Oktay benden önce davrandı. Karımın daracık götü aklını başından almış olmalıydı. Birden dibine kadar geçirdi ve inlemeye başladı. Bu karımın çıldırmasına yetmişti. İçinde fışkıran tohumları hissetmek onu mahvetmişti. Gelirken Oktay'ın kucağında çırpınıyordu.Neredeyse aynı anda ben de ikinci kez mutfağın zeminine fışkırtmaya başladım.

          Gözlerim kararıyordu.Yine de kendini en çabuk toplayan ben oldum. Salonda karım, hala Oktay'ın kucağındaydı. Ama artık ayakkabılarının topuklarını bırakmış, ayakları tekrar yere basmıştı. Bir süre sonra da, kalkacak kadar kendine geldi. Oktay ise bu sefer tam tükenmiş gibiydi. Karım kucağından kalkarken götünden çıkan siki, şimdi boynu iyice bükük bir halde, bacaklarının arasına sarkmıştı.

          Ayağa kalkıp, pantolonu çekmeden salon kapısına doğru yürüdüğünü gördüğümde, bir an için paniğe kapıldım. Mutfakta saklanacak yer arıyordum ki, onun benden tarafa bakmadan banyoya gitmekte olduğunu anladım. Normal olarak, biraz temizlenmek, kendine düzen vermek istiyordu. Karım ise yalnızca eteğini indirmekle yetinmiş, sonra da tekrar yerine oturmuştu bile. Kendini bana, tüm taze sikilmüşlüğüyle sakladığını biliyordum.

          Bunu düşünmek, sikimin yeniden kalkmasına neden oldu. Bir taraftan da, Oktay banyodan çıkmadan yapmam gerekenler vardı tabii. Hızla sokak kapısına giderek, yine gürültüyle açıp kapadım. Böylece, eve resmen dönmüş oluyordum. Ama salona gitmeden önce mutfağa dalıp, koca bir bardak soğuk su içmem gerekiyordu. Biraz kendime gelmeliydim.

          Bu arada Oktay'ın da banyodan çıktığını ve salona geri döndügünü farkettim. Peşinden gittiğimde yerine oturmamıştı ve gitmeye hazırlanıyordu.

          - "Artık gidiyorum..." dedi, güya karıma çaktırmadan bana göz kırparak, "Çok kalmayacağımı söylemiştim sana zaten..."

           Aklı sıra beni inandıracaktı. Öyle ya, gündüz konuşurken gece otele dönüp biraz zamparalık yapacağını ihsas etmemiş miydi bana. Ama karımla yaşadıklarından sonra buna olanak kalmadığını biliyordum. Buna rağmen, kaçmak istemesini de normal buluyordum.

          Bir taksi çağırdık, sonra da karımla onu kapıya kadar geçirdik. Bu andan sonra beni tam bir seks fırtınasının beklediğini biliyordum ama, bunun daha sokak kapısının önünde başlayacağını tahmin etmiyordum doğrusu. Karım; daha ben kapıyı kapar kapamaz, sanki aylardan beri erkeksiz kalmışcasına üstüme saldırdı. Kolları bir anda boynuma dolanmış, vücudu vücuduma yapımış, ağzı ağzıma kenetlenmişti. Deli gibi öpüşüyorduk. Dillerimiz birbiriyle sanki savaşıyordu. Şimdi bütün yakıcılıyla bana verdiği o güzelim ağzın akşam boyunca üç kez sikildiğini, bir kere benim, iki kere da Oktay'ın tohumlarıyla dolduğunu düşündükçe, zevkten uçacak gibi oluyordum.

          Sonra ayrılıp yatak odamıza gittik. İkimiz de akıl almayacak kadar büyük bir hızla soyunduk. Onu yatağın ortasında domalttım. Göğsü yatağa yapışık, güzelim kıçı havada öylece dururken, her şey gözlerimin önüne serilmişti. Her zaman sımsıkı kapalı durmasına alışık olduğum küçük göt deliği, şimdi hafifçe şişmiş ve açıktı. İçinden sızan pelte pelte sıvılar, kalçalarının yarığına ve bacaklarına sızmıştı. Amı ise perişan durumdaydı.

          Saatlerce, hiç doymayarak sikiştük o gece. İkimiz de çıldırmış gibiydik. Üstelik bu sefer daha farklı bir durum vardı ortada. Olaylar Ankara'daki gibi rastgele gelişmemiş, her şey planlanarak uygulanmıştı.

          Karım, Oktay onu sikerken seyrettiğimi biliyordu. Benim de onun bildiğinden haberim vardı. Bu her şeyi daha da güzel, daha da tahrik edici bir hale getirmişti sanki. Sonra tutukluğu bir yana bırakıp, konuşmaya başladık. Karım sikilmeye doyamadığını, sikilişini seyretmemin de, duyduğu zevki yüze katladığını anlattı. Ben de tüm duygularımı açıkladım ona.

          Sonunda halsiz kalıp uykuya dalmaya hazırlanırken, bundan sonra neler yaşayabileceğimizi düşünmeye başladım. Bu bile son derece tahrik ediciydi.

Anasayfa